çeşme

listen to the pronunciation of çeşme
Turkish - English
fountain

There's a fountain in front of the station. - İstasyonun önünde bir çeşme var.

A young woman was singing and playing the guitar in front of the fountain. - Genç bir kadın çeşmenin önünde şarkı söyleyip gitar çalıyordu.

well
drinking fountain

There's a drinking fountain by the tennis court. - Tenis kortu yanında bir çeşme var.

drinking fountain, fountain
tap

I'm not used to drinking water from the tap. - Çeşmeden su içmeye alışık değilim.

Generally, mineral water is more expensive than tap water. - Genellikle maden suyu çeşme suyundan pahalıdır.

çeşme başı the area around
a fountain
çeşme zıvanası
the fountain bush
çeşmeye gitse çeşme kuruyacak
(Konuşma Dili) He is a very unlucky person
iki gözü iki çeşme
drowned in tears
iki gözü iki çeşme
in tears
iki gözü iki çeşme
crying one's eyes out, crying one's heart out
iki gözü iki çeşme ağlamak
cry one's eyes out
iki gözü iki çeşme ağlamak
to cry one's eyes out, to cry one's heart out
kuru çeşme
dry fountain
Turkish - Turkish
Çoğunlukla herkesin yararlanması için yapılan, borularla gelen suyun bir oluktan veya musluktan aktığı, yalaklı su hazinesi veya yapısı
pınar
(Osmanlı Dönemi) HAV'EB
pahar
bulak
buğar
sukaç
kuru çeşme
Suyu çekilmiş çeşme