There's a fountain in front of the station.
- İstasyonun önünde bir çeşme var.
A young woman was singing and playing the guitar in front of the fountain.
- Genç bir kadın çeşmenin önünde şarkı söyleyip gitar çalıyordu.
There's a drinking fountain by the tennis court.
- Tenis kortu yanında bir çeşme var.
I'm not used to drinking water from the tap.
- Çeşmeden su içmeye alışık değilim.
Generally, mineral water is more expensive than tap water.
- Genellikle maden suyu çeşme suyundan pahalıdır.