çatmak

listen to the pronunciation of çatmak
Turkish - English
walk into
jump at
to hit, bump
to stack, pile (arms); to prop (poles, etc.) together (as one would stack rifles)
jump on
to erect (something) in a makeshift manner
to knit (one's brows)
wrinkle
run against
to stack, to pile; to baste together, to tack; to attack, to tilt at, to pick a quarrel with; to come up; to wrinkle, to knit
lash into
knit
to scold, berate
to put up (a framework of poles or timbers)
to encounter, chance upon (someone)
to ingratiate oneself with, get in with, cozy up to
to baste (pieces of cloth) together, tack (pieces of cloth) together
wrinkle up
attack
be up against
slap
to put (a load) on both sides of (a pack animal)
(for a time) to come round, be upon one. Çattık! (Konuşma Dili) We're in for it now!
to meet with, come up against, run up against (someone or something unpleasant)
(tüfekleri) stack
to tie on (a cloth worn around the forehead)
pile
take
foul
start
lash
(Dilbilim) lay into
(Dilbilim) come up against
come up
impinge on
(Dilbilim) lace into
stack
tilt at
tack
lash oneself into a fury
inveigh
{f} fall foul of
kaş çatmak
scowl
kaşlarını çatmak
frown
keyif çatmak
enjoy oneself
silah çatmak
pile arms
çat
sudden noise
çat
crash
çatma
assembled
çatma
(Arkeoloji,Sanat) framework
çat
slam
adamına çatmak
to meet one's match
alın çatmak
to frown
belaya çatmak
to run into trouble
belaya çatmak/düşmek/girmek/uğramak
to run into trouble
derte çatmak
to run into trouble
gelip çatmak
arrive
gelip çatmak
strike
gelip çatmak
to come, to arrive
gelip çatmak
set in
kaşlarını çatmak
knit one's brows
kaşlarını çatmak
knit one's eyebrows
kaşlarını çatmak
gather one's brows
kaşlarını çatmak
to frown
kaşlarını çatmak
to frown, to knit one's brows
kaşlarını çatmak
frown down
keyif çatmak
to enjoy oneself, to make merry
keyif çatmak
to enjoy oneself, have a good time
sert kayaya çatmak
bite on granite
silah çatmak
to pile arms
silahları çatmak
to stack arms
tela çatmak
to interface (a part of a garment)
tüfek çatmak
to stack arms
çat
bang
çat
crash, sudden noise
çat
snap

In severe cases, cracks can form or it can snap apart. - Ağır vakalarda çatlaklar oluşabilir ya da kırılabilir.

My neck snapped when I did a headstand. - Amuda kalktığımda boynum çatırdadı.

çat
pubis
çatma
basting (pieces of cloth) together
çatma
tying on (a cloth worn around the forehead)
çatma
a kind of cloth used to cover chairs
çatma
piece of cloth that is basted or tacked to another piece of cloth
çatma
declamation
çatma
putting up (a framework of poles and timbers)
çatma
prov. head scarf, kerchief
çatma
stacking, piling (arms); propping (poles, etc.) together (as one would stack rifles)
çatma
attack
çatma
frame, framework
çatma
erecting (something) in a makeshift manner
çatma
scolding, berating
çatma
assembly; construction; assembled
çehre çatmak/eğmek/etmek
to make a sour face
çetin cevize çatmak
catch a tartar
Turkish - Turkish
(-e durum ekiyle kullanılan fiil) Üzücü olaylarla karşılaşmak: "Hacı Mustafa bağırıyor, ömründe böyle bir işe çatmadığını söylüyordu."- R. H. Karay
(-e durum ekiyle kullanılan fiil) Birine sert sözle söylemek veya yazılar yazmak: "Böyle söyler de sonra yemek biraz azca çıkarsa, yahut pek düzgün olmasa, aşçıya çatacak gibi olur."- M. Ş. Esendal
Bir şeyi yapmak için gerekli parçaları bir araya getirmek: "Koca bir nahiye titreştik, ödünsüz yattık / O büyük mektebi gördün ya, kışın biz çattık."- M. A. Ersoy
(yükü hayvana) İki yanlı yüklemek
(kaş, yüz için) Sertlik, öfke bildiren bir duruma sokmak: "Komiser o yana doğru geldiğinden polis kaşlarını çattı."- H. Taner
(-e durum ekiyle kullanılan fiil) Rastlamak, karşılaşmak: "Nerden çattım böylesi bir güzele..."- C. S. Tarancı. 10
Değnek, kılıç, tüfek gibi uzun şeylerden birkaç tanesini, tepelerinden birbirine çaprazlama dayayarak durdurmak: "Avlusunda silâhlarını çatmış, ayaklarını germiş askerler var."- F. R. Atay
(başa yemeni, çatkı, yazma gibi şeyleri) Bağlamak
(kereste vb. gereci) Birbirine tutturmak
Birbirine tutturmak
Üzücü olaylarla karşılaşmak
Bir şeyi yapmak için gerekli parçaları bir araya getirmek
Bağlamak
Sırası gelmek, zamanı gelmek
İki yanlı yüklemek
Sertlik, öfke bildiren bir duruma sokmak
Gemiler birbirine çarpmak
Rastlamak, karşılaşmak
Değnek, kılıç, tüfek gibi uzun şeylerden birkaç tanesini, tepelerinden birbirine çaprazlama dayayarak durdurmak
Birine sert sözle söylemek veya yazılar yazmak
çat
Kümes hayvanlarının dışkı organı
çat
Malatya'da, Abdülharap çayı üzerinde, sulama amacıyla 1985-1996 yılları arasında inşa edilmiş bir baraj
çat
İki yolun veya iki derenin birleştiği yer, kavşak
çat
iki yolun birleştiği yer
çat
Sert bir şeyin kırılırken çıkardığı ses
çat
Kavşa
çat
iki nehrin birleştiği yer
çat
Dik yamaç
çat
iki derenin ya da iki yolun birleştiği yer
çat
Ağrı ilinde bir geçit
çat
derenin ya da iki yolun birleştiği yer
çatma
Gemilerin çarpışması
çatma
Yörük çadırı
çatma
Duvarları ağaç gövdesinden birbirine takılarak ve çivisiz olarak yapılan yayla evi
çatma
Evin köşe kısmı
çatma
Döşemelik bir kumaş cinsi
çatma
Bir cins döşemelik kumaş
çatma
çatı, dam, kubbe
çatma
Ahşap evlerde iki odayı ayırmak ta kullanılan tahta perde
çatma
Semerin ağaç kısmı
çatma
Provada geçici olarak bir giysiye iliştirilmiş olan parça
çatma
Bir çeşit döşemelik kumaş
çatma
Birbirine dikme, birleştirme
çatma
Harman zamanı
çatma
Heykel yapımında çamuru ayakta tutan tel iskelet
çatma
üzeri dal ve hasırla örtülmüş kulübe, çardak
çatma
Çatmak işi
çatma
Ahşap yapılarda ağaç iskeletin temel parçaları
çatmak
Favorites