çarpışmak

listen to the pronunciation of çarpışmak
Turkish - English
bump
clash
collide
cannon
combat
encounter
knock together
to fight, battle, contend
come into collision
to collide, to bump, to clash, to crash into each other; to fight, to battle
skirmish
to join battle, enter into combat
to collide; to clash; to hit, bang, or bump against each other
do battle
to skirmish. çarpışan arabalar dodgem cars, dodgems, bumper cars
knock
knock against
fight
run into each other
battle
(Fiili Deyim ) collide with
çarpışma
{i} collision

He did not die in the collision. Actually, he had a heart attack before crashing. - O, çarpışmada ölmedi, aslında kazadan önce bir kalp krizi geçirdi.

His story of the collision agrees with mine. - Onun çarpışma hikayesi benimkine uyuyor.

çarpışma
{i} clash
çarpışma
impact
çarpışma
{i} action
çarpışma
crash

He did not die in the collision. Actually, he had a heart attack before crashing. - O, çarpışmada ölmedi, aslında kazadan önce bir kalp krizi geçirdi.

He who wears armor falls with a big crash! - Zırh giyen büyük bir çarpışmayla düşer!

çarpışma
foul
çarpışma
face off
çarpışma
(Bilgisayar) collisions

It is generally thought that the earth's water came from collisions with comets. - Genel olarak, dünyadaki suyun kuyrukluyıldızlarla çarpışmalardan geldiği düşünülür.

This car brakes automatically to avoid collisions. - Bu araba çarpışmaları önlemek için otomatik olarak fren yapar.

çarpış
collide

His car collided with a train. - Onun arabası bir trenle çarpıştı.

When I was 17, I injured myself playing football. I collided with someone and as a result of this I broke some of my teeth. - 17 yaşındayken, futbol oynarken kendimi yaraladım. Birisiyle çarpıştım ve bunun sonucu olarak dişlerimden bazılarını kırdım.

çarpış
{f} smashing
çarpış
knock against
çarpış
{f} skirmish
çarpış
{f} clash
çarpışma
{i} clashing
çarpışma
skirmish
çarpışma
crackup
çarpışma
battle

You can win all the battles yet lose the war. - Sen bütün çarpışmaları kazanabilirsin ama savaşı kaybedebilirsin.

çarpışma
smash
Çarpışma
collisional
çarpışma
crashing

He did not die in the collision. Actually, he had a heart attack before crashing. - O, çarpışmada ölmedi, aslında kazadan önce bir kalp krizi geçirdi.

göğüs göğüse çarpışmak
come to close quarters
kafa kafaya çarpışmak
to collide head-on
kılıçla çarpışmak
measure swords
çarpış
clashing
çarpışma
conflict
çarpışma
rencontre
çarpışma
joining battle, entering into combat, engagement
çarpışma
scrummage
çarpışma
scrum
çarpışma
fighting, combat, battle
çarpışma
smash up
çarpışma
collision, smash, smash-up; conflict, fight, combat, skirmish, action
çarpışma
encounter
çarpışma
combat
çarpışma
bump
çarpışma
collision; clash; banging; bumping
çarpışma
set to
çarpışma
scrimmage
çarpışma
(gemi) foul
çarpışma
engagement
çarpışma
setto
çarpışma
rencounter
Turkish - Turkish
Birbirine üstün gelmeye çalışmak
Birbirine çarpmak, tokuşmak: "Kompartmana girdi ve eşyalarını raflara koymaya çalışan Pervin'le çarpıştı."- H. E. Adıvar
Vuruşmak: "Karşımıza çıkacak olan kuvvet, kim ve ne olursa olsun, behemehâl çarpışırız ve muvaffak oluruz."- Atatürk
Birbirine çarpmak, tokuşmak
Vuruşmak
Çarpışma
muhasamat
Çarpışma
(Osmanlı Dönemi) ÂSİB
çarpış
Çarpma işi veya biçimi
çarpışma
Öncülerin veya küçük birliklerin yaptıkları küçük savaşma
çarpışma
Çarpışmak işi, müsademe, sadme
çarpışma
Çarpışmak işi, müsademe, sadme. Öncülerin veya küçük birliklerin yaptıkları küçük savaşma: "Bu, iki cephe arasında ilk çarpışmadır."- Y. Z. Ortaç
çarpışmak
Favorites