çalar

listen to the pronunciation of çalar
Turkish - English
(clock) equipped with a striking or alarm mechanism
striking or alarm mechanism of a clock
player

I got this CD player for free. - Ben bu CD çaları ücretsiz aldım.

I just bought the latest version of this MP3 player. - Ben az önce bu MP3 çaların en son sürümünü satın aldım.

rings

The bell rings at noon. - Zil öğle saatinde çalar.

If the telephone rings, can you answer it? - Eğer telefon çalarsa cevap verebilir misin?

steals
çalar cep saati
repeating watch
çalar cep saati
repeater
çalar saat
alarm clock

Adjust the setting of the alarm clock. - Çalar saatin ayarını ayarla.

He never travels without taking an alarm clock with him. - O yanında bir çalar saati almadan asla yolculuk yapmaz.

çalar saat
1. striking clock; chiming clock. 2. alarm clock
çalar saat
striking clock
çalar saat çekici
striker
ses çalar
audio player
Azı çalan çoğu da çalar
(Atasözü) He who will steal the eggs, will steal the hen
Parayı veren düdüğü çalar
(Atasözü) Who pays the piper calls the tune
Parayı veren düdüğü çalar
He who pays the piper calls the tune
hem kaçar, hem davul çalar
(Konuşma Dili) He seems to shrink from doing it, yet in the end he does it all the same
parayı veren düdüğü çalar
(Atasözü) The one who pays the piper calls the tune
Çingene çalar, Kürt oynar
(Konuşma Dili) 1. The place is in utter confusion/It's bedlam./It's a three-ring circus. 2. The place is a complete mess
ıslık çalar gibi söyleme
sibilation
çalar
Favorites