çalışır

listen to the pronunciation of çalışır
Turkish - English
on
driven
running

I felt the engine running. - Motor çalışırken hissettim.

Keep the meter running. - Sayacı çalışırken bırak.

workable
workers

Japanese office workers work very hard. - Japon ofis çalışanları çok çalışırlar.

çalışır durum
order

Sami's SUV is in perfect working order. - Sami'nin SUV'u mükemmel çalışır durumda.

çalışır durum
on position
çalışır durumda
in operation
çalış
{f} working

He had an accident while working. - O çalışırken bir kaza yaptı.

While working, she had an accident. - O çalışırken bir kaza yaptı.

çalış
{f} studied

If he studied hard, he could pass the test. - Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.

If only I had studied harder for the exam. - Keşke sınav için daha sıkı çalışsaydım.

çalış
{f} functioning

The machine stopped functioning. - Makine çalışmayı kesti.

The machine has stopped functioning. - Makine çalışmayı durdurdu.

çalış
(Sanat) touch

I'm trying to get in touch with her sister. - Kız kardeşiyle temasa geçmeye çalışıyorum.

Pamela must have been at home when I tried to get in touch with her, but she didn't answer the telephone. - Onunla iletişim kurmaya çalıştığımda Pamela evde olmalıydı fakat telefona cevap vermedi.

çalış
(Muzik) execution
çalış
{f} labor

Jim was afraid of physical labor. - Jim bedensel çalışmadan korkuyordu.

They labored in the factories. - Onlar fabrikalarda çalıştılar.

çalış
{f} wrought
çalış
{f} worked

They worked jointly on this project. - Onlar bu projede beraber çalıştılar.

I worked for a full 24 hours without getting any sleep. - Hiç uyumadan tam 24 saat çalıştım.

çalış
{f} studying

Why are you studying English so hard? To be an English teacher. - Niçin çok İngilizce çalışıyorsun?İngilizce öğretmeni olmak için.

But then he fell in love with Jane Wilde, a student studying languages in London. - Ama sonra o Londra'da dilleri çalışan bir öğrenci olan Jane Wilde'a aşık oldu.

çalış
{f} attempt

Tom attempted to predict the results. - Tom sonuçları tahmin etmeye çalıştı.

Tom attempted to persuade Mary to go to church with him. - Tom Mary'yi onunla birlikte kiliseye gitmek için ikna etmeye çalıştı.

çalış
{f} study

Do you study English every day? - Her gün İngilizce çalışıyor musun?

I like studying history. - Tarih çalışmayı severim.

çalış
{f} work

He had an accident while working. - O çalışırken bir kaza yaptı.

Could you explain how the dishwasher works? - Bulaşık makinasının nasıl çalıştığını anlatabilir misin?

çalış
{f} run

How many times a day does that bus run? - O otobüs günde kaç kez çalışır?

The number of cars running in the city has increased. - Şehirde çalışan arabaların sayısı arttı.

çalış
{f} labour
Otomatik Çalışır Meteororloji Ağı
(Askeri) Automated Weather Network
elle çalışır
hand-operated
çalış
labored

They labored day after day. - Onlar üst üste her gün çalıştılar.

They labored in the factories. - Onlar fabrikalarda çalıştılar.

Turkish - Turkish

Definition of çalışır in Turkish Turkish dictionary

çalış
Çalma işi veya biçimi: "Her muganninin okuyuşu, her çalanın çalışı yine şahsidir ve ayrıdır."- Y. K. Beyatlı
çalış
Çalma işi veya biçimi
çalışır
Favorites