We appreciate your promptness.
- Çabukluğunuzu takdir ediyoruz.
I appreciate your answering my enquiry so promptly.
- Soruma çok çabuk cevap verdiğin için minnet duyuyorum.
I'll finish it as quickly as I can.
- Onu elimden geldiği kadar çabuk bitireceğim.
Care aged him quickly.
- Bakım onu çabuk yaşlandırdı.
What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Bu kazada beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine bu kadar çabuk gelmeleri.
Bad news travels fast.
- Kötü haber çabuk yayılır.
Care aged him quickly.
- Bakım onu çabuk yaşlandırdı.
I need it as quickly as possible.
- Ona mümkün olduğunca çabuk ihtiyacım var.
Hurry up! You should be ready by now.
- Çabuk ol! Şimdiye dek hazır olman gerekir.
We're too soon old, too late smart.
- Çok çabuk yaşlanıyor, çok geç akıllanıyoruz.
The summer vacation has come to an end too soon.
- Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
A fool and his money are soon parted.
- Aptal ve parası çabuk ayrılırlar
Tom, hurry up. I'm coming!
- Tom, çabuk ol. Geliyorum!
Hurry, or the plane will leave you behind.
- Çabuk ol, yoksa uçak sensiz gidecek.
You have to be quick.
- Sen çabuk olmak zorundasın.
Please be quick about it.
- Lütfen bu konuda çabuk olun?
We should've done that sooner.
- Onu daha çabuk yapmalıydık.
What will a child learn sooner than a song?
- Bir çocuk bir şarkıdan daha çabuk ne öğrenir?
Squirrels are nimble in climbing trees.
- Sincaplar ağaçlara tırmanmada çabuktur.
The summer vacation has come to an end too soon.
- Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
Please come home as quickly as possible.
- Lütfen mümkün olduğunca çabuk eve gel.
Hurry up, or we'll miss the train.
- Çabuk ol, yoksa treni kaçıracağız.
Tom, hurry up. I'm coming!
- Tom, çabuk ol. Geliyorum!
My wishes for your father's rapid recovery.
- Babanızın çabuk iyileşmesi için isteklerim.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
Come on, answer quickly.
- Haydi, çabuk cevap ver.
Come on, we'll be late if you don't hurry up.
- Çabuk ol, acele etmezsen geç kalacağız.
Ill news comes apace.
- Kötü haber çabuk yayılır.
Tom will try to finish the work as early as possible.
- Tom işi mümkün olduğu kadar çabuk bitirmeye çalışacak.
Make your airplane reservations early since flights fill up quickly around Christmas.
- Noel'e yakın uçuşlar çabuk dolduğu için rezervasyonlarınızı erken yapın.