Definition of çıkmak in Turkish English dictionary
- go out
Although the pressure of studying at the University of Cambridge is very high, many students still have time to go out and have fun.
- Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.
I would rather stay at home than go out.
- Dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.
- get out
The lion struggled to get out of his cage.
- Aslan kafesinden dışarı çıkmak için mücadele etti.
Tom said he wanted to get out of town for a while.
- Tom bir süre kasabanın dışına çıkmak istediğini söyledi.
- {f} exit
- {f} stem
- (Hukuk) emanate
- come off
The lid doesn't want to come off.
- Kapak çıkmak istemiyor.
- to get out, to go out; to leave; to come off, to come away; to climb (up), to walk (up), to ascend, to mount, to scale; to be found; to cost; to amount to; to be enough for; to go up, to increase, to rise; to be dislocated; to stick out; to appear; to spr" " patlak vermek; (rüya) to come true; (fırsat, vb.) to come along; (dedikodu, söylenti) to start; (diş, sivilce) to erupt; (güneş, ay, yıldızlar) to rise, to come out, to come up; (fotoğraf) to come out; (raydan, yoldan) to go off
- to go out in order to, go out to (do something): Köpeğini aramaya çıktı. She went out to look for her dog
- to result from, be the fruit of
- come out
You've got to come out now.
- Şimdi çıkmak zorundasın.
You have to come out of there.
- Oradan çıkmak zorundasın.
- (Matematik) to be subtracted from
- (for one sort of thing) to be found in (another thing); (for a particular sort of person) to be found in or among (a group of persons): Sütte zararlı mikroplar çıktı. Harmful microbes were found in the milk
- climb
It is healthier to climb the stairs.
- Merdiven çıkmak daha sağlıklıdır.
Tom hates climbing ladders.
- Tom merdiven çıkmaktan nefret eder.
- (for something) to extend as far as (a specified place)
- rise
- go with
- step out
- (for one thing) to come from, be made from, be produced from (another)
- ascend
- (for a stain) to come out, disappear
- (for one person) to confront, oppose (another) (in a contest)
- to climb; to climb up to
- to go to (a place); to go on (an outing): Çarşıya çıktı. She's gone to the market. Tatile çıktılar. They've gone on vacation
- occur
- (for something) to appear, become visible; (for hair, a beard, seeds) to sprout
- break out
- to leave, depart (from) (a place)
- go forth
- (for a season, a month) to be at an end, be over
- (duman vb.) puff out
- date up
- (for an order, a command) to be given; (for a law) to be made
- to go to see (a government official, an important person) (in his/her office or reception room)
- crop out
- (for the sun, the moon) to rise
- (for something) to come off; to fall off; to come loose
- to play the rôle of, appear in the rôle of (a specified character)
- (Konuşma Dili) to have a BM, defecate
- walk out
- to land at, disembark at; to deplane at; to detrain at
- (for a color) to bleed, run; to come off on, stain
- no longer to merit (the name he/she/it has gone by), cease to be (what he/she/it has been known to be): Palto olmaktan çıktı bu. You can no longer call this a coat
- to have to spend, be obliged to spend (money)
- (for someone) to come out of, emerge from (a situation) (in a specified state): Merak etme, bu işten kârlı çıkacağız. Don't worry; we're going to finish this job in the black
- (for something) to come (one's) way: Piyangodan bana hiçbir şey çıkmadı. I won nothing whatsoever in the lottery. Bugün bana postadan mektup çıktı. I happened to get a letter today
- break through
- (for there to be enough of one thing) to make another or to meet a need: Bu kumaştan bir ceket çıkar mı? Is there enough of this cloth to make a sport coat? Kiradan vergi paramız çıkar mı? Will the rent be enough to cover our taxes?
- (for a part of the body) to be dislocated, suffer dislocation
- to cost (a specified amount)
- for a drea
- to build (a story of a building); to add (a story) to (a building)
- (for a price, a temperature) to rise, increase
- to go out with, date (someone)
- flirt
- quit
Why do you want to quit?
- Neden çıkmak istiyorsun?
Are you sure you want to quit?
- Çıkmak istediğinden emin misin?
- (çıban vb) point
- come up
I think it wouldn't be too hard to come up with a better system.
- Sanırım daha iyi bir sistemle ortaya çıkmak çok zor olmazdı.
- to cease to be (the holder of a specified job): Memurluktan çıkalı yirmi yıl oldu. I haven't been a government employee for twenty years
- (for something, often something unpleasant) to occur, happen: Şimdi kavga çıkacak. There's going to be a quarrel now
- move out
Sami wanted to move out.
- Sami dışarı çıkmak istiyordu.
- (topraktan) pullulate
- (for news, a rumor) to circulate; (for a book, newspaper, etc.) to be published
- step up
- keep company with
- to go out (of), come out (of), emerge (from)
- come on
- (for something) to become available at a specified time or to come into being for the first time: Maaşlar yarın çıkacak. We can get our salaries tomorrow. Çilek çıktı. Strawberries have come on the market. Kitap yeni çıktı. The book's just been published. Bilgisayar diye bir şey çıktı. They've come out with something called a ''computer.''
- (sahne vb.) take to
- (often with önüne or karşısına) unexpectedly to appear, unexpectedly to come on the scene, crop up, pop up
- come about
- başa çıkmak
- cope
He didn't have enough experience to cope with the problem.
- Onun sorunla başa çıkmak için yeterli deneyimi yoktu.
- yola çıkmak
- depart
- ortaya çıkmak
- show up
- çıkmak (fırsat)
- come along
- çıkmak (leke)
- come out
- çırak çıkmak
- to leave service with provision for the future; to complete one's apprenticeship
- çığrından çıkmak
- go off the rails
- çığırından çıkmak
- to go off the rails
- çığırından çıkmak
- (for things) to go too far; (for a project) to take a crazy course; (for someone) to go off on a tangent
- ortaya çıkmak
- arise
- ortaya çıkmak
- appear
- başa çıkmak
- handle
I've had it. All I've done today is handle complaints.
- Bıktım artık. Bugün bütün yaptığım şikayetlerle başa çıkmak.
It is difficult for me to handle the case.
- Durumla başa çıkmak benim için zor.
- başa çıkmak
- help
- dışarıya çıkmak
- go out
Would you like to go out for a drink after work?
- İşten sonra bir içki için dışarıya çıkmak ister misin?
It's fun to go out with him.
- Onunla dışarıya çıkmak eğlenceli.
- gün ışığına çıkmak
- emerge
- başa çıkmak
- get over
- ortaya çıkmak
- turn up
- ortaya çıkmak
- emerge
- yüzeye çıkmak
- surface
- viziteye çıkmak
- to make one's rounds
- aksilik çıkmak
- to have a difficulty come up
- baskın çıkmak
- surpass
- baskın çıkmak
- extinguish
- başa çıkmak
- overcome
- birden çıkmak
- spring
- dışarı çıkmak
- step out
- izine çıkmak
- to go on vacation, take a vacation; to go on leave
- keşfe çıkmak
- scout
- kokusu çıkmak
- transpire
- konu dışına çıkmak
- digress
- merdiven çıkmak
- climb up stairs
- olup çıkmak
- end up
- ortaya çıkmak
- 1. to appear, come on the scene. 2. (for something) to come to light
- ortaya çıkmak
- come forward
- rotadan çıkmak
- yaw
- su yüzüne çıkmak
- emerge
- yola çıkmak
- fare
- yukarı çıkmak
- ascend
- yumurtadan çıkmak
- hatch
- çık
- drop out of
- dışarı çıkmak
- go out
Although the pressure of studying at the University of Cambridge is very high, many students still have time to go out and have fun.
- Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.
I would rather stay at home than go out.
- Dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.
- çıkma
- {i} rise
- tatile çıkmak
- holiday
- (kemik) çıkmak
- (Dilbilim) put out
- arka çıkmak
- back
- birdenbire ortaya çıkmak
- (Dilbilim) bob up
- birdenbire çıkmak
- pop out
- dışarı çıkmak
- protrude
- eksik çıkmak
- lacking
- eksik çıkmak
- be lacking
- eksik çıkmak
- fall short
- elinden kaza çıkmak
- cause an accident
- girip çıkmak
- frequent
- girip çıkmak
- stop by
- gizlice çıkmak
- sneak
- isyan çıkmak
- break out
- konu dışına çıkmak
- wander off
- merdiven çıkmak
- climb a ladder
- merdiven çıkmak
- ascend a ladder
- merdiven çıkmak
- move up a ladder
- sahip çıkmak
- (Politika, Siyaset) do something about
- sahip çıkmak
- (deyim) stake a claim on something
- sahip çıkmak
- (deyim) stake a claim to something
- sidik yarışına çıkmak
- keep up with the joneses
- sonucu çıkmak
- follow
- sonunda ... çıkmak
- prove
- tahta çıkmak
- come to the throne
- tahta çıkmak
- succeed to the throne
- tahta çıkmak
- inherit the throne
- tahta çıkmak
- ascend
- taraf çıkmak
- support
- tren hattan çıkmak
- jump the track
- tren raydan çıkmak
- jump the track
- vitrine çıkmak
- (Dilbilim) come out
- yerinden çıkmak
- come loose
- yerinden çıkmak
- displace
- yerinden çıkmak
- dislocate
- çık
- (Bilgisayar) break
Tom sprang out of bed, threw on some clothes, ate breakfast and was out of the door within ten minutes.
- Tom, yataktan dışarı fırladı, bazı giysiler giyiverdi, kahvaltı yaptı ve on dakika içinde kapıdan çıktı.
I left home without having breakfast yesterday.
- Ben dün kahvaltı etmeden evden çıktım.
- çık
- (Bilgisayar) escape
They wanted to escape on vacation.
- Tatile çıkmak istediler.
Her name often escapes me.
- Onun adı sık sık hatırımdan çıkıyor.
- çıkma
- outing
- çıkma
- discharge
- çıkma
- (İnşaat) oriel
- çıkma
- (Coğrafya) outcropping
- çıkma
- (Coğrafya,Jeoloji) outcrop
- çıkma
- bow window
- çıkma
- detachment
- çıkma
- (Meteoroloji) looming
- çıkma
- (Mekanik) bracket
- çıkma
- (Bilgisayar) pop
Tom became popular among teenagers as soon as he made his debut on the screen.
- Tom ilk kez sahneye çıkar çıkmaz gençler arasında popüler oldu.
- çıkma
- (Jeoloji) exposure
- çık
- {f} exit
The exit flowrate is proportional to the pressure difference around the exit valve.
- Çıkıştaki akış hızı, çıkış kapakçığının etrafındaki basınç farkıyla orantılıdır.
Everybody in the building headed for the exits at the same time.
- Binadaki herkes aynı anda çıkışa yöneldi.
- çık
- got out
The argument quickly got out of control.
- Tartışma hızla kontrolden çıktı.
Tom got out of the hospital.
- Tom hastaneden çıktı.
- çık
- {f} exited
Dan exited the train station at seven thirty.
- Dan 7.30'da tren istasyonundan çıktı.
Sami exited the underground parking lot.
- Sami yeraltı otoparkından çıktı.
- çık
- went forth
- çık
- go out
Go out and breathe some fresh air instead of watching TV.
- Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.
I can't go out because I have a lot of homework.
- Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.
- çık
- move up
- çık
- emerge
The robber emerged from the darkness.
- Karanlıktan bir soyguncu ortaya çıktı.
Where is the emergency exit?
- Acil çıkış kapısı nerede?
- çık
- gone forth
- çık
- took off for
- çık
- go forth
- çık
- emanate
- çık
- take off for
- çık
- taken off for
- çık
- get out
They'll get out of class in forty minutes.
- Kırk dakika içerisinde sınıftan çıkacaklar.
I couldn't get out of my garage because there was a car in the way.
- Yolda bir araba olduğu için garajımdan çıkamadım.
- çıkma
- sponson
- çıkma
- marginal note
- çıkma
- emanation
- çıkma
- outbreak
- çıkma
- {i} emergence
Enlightenment is man's emergence from his self-incurred immaturity.
- Aydınlanma, insanın kendi kendine maruz kaldığı olgunlaşmamışlıktan ortaya çıkmasıdır.
- çıkma
- annotation
- çıkma
- bay
- çıkma
- exit
- çıkma
- coving
- çıkma
- extrication
- genizden çıkmak
- twang
- alışverişe çıkmak
- shop
I was just about to go out shopping when you telephoned.
- Sen telefon ettiğinde ben sadece alışverişe çıkmak üzereydim.
- başa çıkmak
- Get over, handle, overcome, cope, help
- evden çıkmak
- to leave the house
- lambadan çıkmak
- bottle out
- omuzu çıkmak
- to shoulder and exit
- ortaya çıkmak, farkına varılmak, anlaşılmak
- appeared to be aware, be understood
- yurtdışına çıkmak, ülkeden ayrılmak
- to go abroad, to leave the country
- şişeden çıkmak
- bottle out
- çık
- quit
Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.
- Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.
Jane is very content with her job and has no desire to quit it.
- Jane işinden çok memnun ve çıkma arzusu yok.
- çık
- exeunt
- çıkma
- towel (put on when one is ready to leave the bathing room of a Turkish bath)
- çıkma
- going out bow window, balcony; projection, promontory; marginal note derkenar
- çıkma
- arch. projection, any structure projecting from the wall face of a building
- çıkma
- withdrawal
- çıkma
- (someone, something) which has come from
- çıkma
- going out
I stayed at home instead of going out.
- Dışarı çıkmak yerine evde kaldım.
Do you feel like going out for a walk?
- Yürüyüş için dışarı çıkmayı canın istiyor mu?
- çıkma
- occurrence
- çıkma
- climb
- çıkma
- (someone) who has graduated from, who has finished (a school, a university)
- çıkma
- protrusion
- çıkma
- pull out
- çıkma
- going up
- çıkma
- cantilever
- çıkma
- going out (of), coming out (of), emerging (from), issuing
- çıkma
- egress
- çıkma
- egression
- çıkma
- expulsion
- çıkma
- scholium