çözülmek

listen to the pronunciation of çözülmek
Turkish - English
work loose
to disintegrate, dissolve
(Askeriye) (for an army) to begin to withdraw from the field of battle
sort itself out
unfasten
to come unfastened, to loosen; to ravel; to be solved; to break up, to disintegrate; to disengage; to become weak, to pine away; (buz) to thaw; (yumak) to unwind
ravel out
slang to run away, beat it
unravel
untwine
come loose
(for one's hand, foot, arm, leg) to become weak
get loose
work out
slang to tell what one knows, squeal
slip
loosen
to begin to thaw
be untied
to be untied; to be unfastened; to be undone; to be unraveled; to be disentangled
unrope
ravel
come undone
uncoil
untie
dissolve
thaw
unwind
disintegrate
clear up
trip
break up
unfold
become loose
disentangle
unwrap
buzu çözülmek
thaw
çöz
untie

Tom took off his jacket and untied his bow tie. - Tom ceketini çıkardı ve papyonunu çözdü.

Tom started to untie his shoes. - Tom ayakkabılarını çözmeye başladı.

çözülme
crash
çözülme
(Kimya) solution
çözülme
(İnşaat) dissolve
çöz
unbend
çöz
unwrap
çöz
untangle
çöz
unfasten
çöz
resolve

They haven't yet resolved their problems, but at least they're discussing them. - Onlar sorunlarını henüz çözemediler ama en azından onları ele alıyorlar.

I hope that you are able to resolve the situation soon. - Yakında durumu çözebileceğini umuyorum.

çöz
unreel
çöz
puzzle out
çöz
uncoil
çöz
decrypt

I don't have a decryption program. - Bir şifre çözme programım yok.

çöz
{f} unbending
çöz
disentangle
çöz
{f} untied

Tom held the knife between his teeth as he untied the knot. - Tom düğümü çözerken bıçağı dişlerinin arasında tuttu.

Hold on a minute. My shoelaces are untied. - Bir dakika bekle. Ayakkabı bağlarım çözülmüş.

çöz
work out

I'm trying to work out this problem. - Bu sorunu çözmeye çalışıyorum.

I'm going to work out the problem by myself. - Problemi kendi başıma çözeceğim.

çöz
desolder
çöz
{f} solved

This is how I solved the problem. - Bu benim problemi nasıl çözdüğümdür.

You could have solved this puzzle with a little more patience. - Biraz daha sabırla bu bulmacayı çözebilirdin.

çöz
{f} solving

He succeeded in solving the problem. - O, sorunu çözmeyi başardı.

He tried solving the problem. - Problemi çözmeyi denedi.

çöz
solve

He was able to solve the problem with ease. - O,kolaylıkla problemi çözebildi.

This is too hard a problem for me to solve. - Bu benim çözemeyeceğim kadar çok zor bir problem.

çöz
undid
çöz
unravel

As the story advances, the mystery unravels. - Hikaye ilerledikçe gizem çözülür.

Today, we are going to unravel the mystery of the English subjunctive. - Bugün, İngilizce dilek kipinin gizemini çözeceğiz.

çöz
{f} unfastened
çöz
{f} unwrapped
çöz
{f} unbent
çöz
demodulate
çözülme
resolution
çözülme
lysol
çöz
dissolve

Sugar dissolves in warm coffee. - Şeker sıcak kahvede çözünür.

Oxygen from the air dissolves in water. - Havadan gelen oksijen suda çözülür.

çöz
unpack
buzlar çözülmek
to have the social atmosphere warm up
buzları çözülmek
to defrost
dili çözülmek
to start to talk, to find one's tongue
dizlerinin bağı çözülmek
cower
dizlerinin bağı çözülmek
to become (suddenly) weak in the knees
dizlerinin bağı çözülmek
to give way at the knees
don çözülmek
to thaw, start to thaw
don çözülmek
(ice) to thaw
makaradan çözülmek
unreel
çöz
puzzleout
çöz
decipher

Investigators are trying to decipher what happened. - Müfettişler ne olduğunu çözmeye çalışıyor.

çöz
unsnarl
çöz
unloose
çöz
decode

It's not going to be easy to decode. - Şifreyi çözmek kolay olmayacak.

çöz
unbind
çöz
unlay
çöz
disentangled
çöz
unmortise
çöz
unbound
çöz
unhitch
çöz
unriddle
çöz
unswathe
çözülme
(Askeriye) disengagement, withdrawal from the field of battle
çözülme
beginning to thaw
çözülme
becoming solved
çözülme
disintegration, dissolution
çözülme
resolution, thaw
çözülme
disengagement
çözülme
becoming untied, unfastened, undone, unraveled, or disentangled
çözülme
(Sosyoloji, Toplumbilim) dissociation
çözülme
(Sosyoloji, Toplumbilim) disintegration
Turkish - Turkish
Çözme işine konu olmak: "Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri / Atlarımız çözüldü girdik handan içeri."- F. N. Çamlıbel
Dağılmak, çökmek: "Yunan cephesinin çözülüp Anadolu'dan çekilmesiyle yine sulh elde edilmez."- Y. K. Beyatlı
Gevşemek, güçsüz kalmak
Birliğini, beraberliğini yitirmek, dağılmak, parçalanmak
Çözme işine konu olmak
Dağılmak, çökmek
Gevşeyip yumuşamak, erimeye başlamak
gevşemek
çözülme
(Psikoloji, Ruhbilim) Normalde kişilikte bütünleşen ve bireyin kimlik-benlik duygusunu oluşturan belli fikirlerin, duyguların, algıların, bilgilerin, kimliğin, anıların, arzuların, vb. kişiliğin geri kalanından ayrılmasıyla; ya da bilincin travmatik veya acı verici çağrışımlardan uzaklaşmasıyla (H. S. Sullivan) tanımlanan bir tür savunma mekanizması; ayrıca belli zihinsel işlevlerin birbirinden, özellikle de duyu girdileriyle duyguların bilinçten ve bellekten ayrılması
Çözülme
(Osmanlı Dönemi) İNFİKAK
çöz
Bumbar, bağırsak
çöz
Bumbarın yağı
çöz
Kasaplık hayvanlardan çıkarılan iç yağı
çözülme
Kişilik veya karakter gibi bir bütünde birliğin bozulması durumu: "Bütün bu değişmelerin başıboş bırakılması, bir anarşi, bir çözülme hâline gelmesi güzel değildir."- O. S. Orhon
çözülme
Kişilik veya karakter gibi bir bütünde birliğin bozulması durumu
çözülme
Taşların, iklim elemanlarının etkisiyle ufalıp ayrışması
çözülme
Çözülmek işi
çözülme
Bir sesin boğumlanmasından sonra organların eski duruma geçmesi
çözülme
Savaşta, gerideki savunma hattına çekilmek isteyen birliğin düşmandan sıyrılması