Definition of çöp in Turkish English dictionary
- garbage
Tom asked Mary to throw the rotten apple into the garbage.
- Tom Mary'nin çürük elmayı çöpe atmasını rica etti.
In her home, kitchen garbage was fed to the pigs.
- Onun evinde,domuzlar mutfak çöpüyle beslenirdi.
- trash
In retrospect, it may seem obvious that we shouldn't have been burning our trash so close to our house.
- Geçmişe bakıldığında, çöplerimizi evlerimize çok yakın yakmamamız gerektiği apaçık ortadadır.
There are four trash cans in the school: one for paper, one for plastic, and two more for glass and metal.
- Okulda dört çöp kutusu vardır: kağıt için bir, plastik için bir ve cam ve metal için iki tane daha.
- {i} rubbish
Please take your rubbish with you and dispose of it thoughtfully.
- Lütfen çöpünü yanına al ve onu özenli bir şekilde at.
Throw the egg shells in the organic rubbish bin.
- Yumurta kabuklarını organik çöp tenekesine atın.
- litter
You mustn't throw litter in the street.
- Sokağa çöp atmamalısın.
Due to his littering offense, he was forced to 10 hours community service.
- Onun çöp suçu nedeniyle, o 10 saat toplum hizmeti yapmak zorunda kaldı.
- waste
There was a strange, foul-smelling brown liquid in the waste basket.
- Çöp sepetinde garip, kötü kokulu kahverengi bir sıvı vardı.
Tom threw the letter into the wastebasket.
- Tom mektubu çöp sepetine attı.
- leavings
- junk
Tom needs to get rid of a lot of junk.
- Tom'un bir sürü çöpten kurtulması gerekiyor.
- chip
- discard
- garbage (especially animal or vegetable refuse); trash, rubbish
- dregs
- brushing
- wastes
- sweepings
- waste matter
- scraping
- stalk
- waste product
- (Gıda) wooden skewer
- refuse
- comp. garbage
- straw
He stuck a straw into an anthill.
- O bir karınca yuvasına bir saman çöpü soktu.
Tom drew the shortest straw.
- Tom en kısa çöpü çekti.
- stalk or stem (of a fruit)
- rejectamenta
- mullock
- very small twig; chip of wood
- litter, trash
- piece of refuse (found in unlooked dry rice, chickpeas, etc.)
- chip, straw; sweepings, litter, rubbish, garbage, refuse; matchstick; stalk
- crud
- waste material
- dust
- crap
- sludge
- chaff
- çöp kutusu
- bin
Your head is not a trash bin.
- Kafan bir çöp kutusu değildir.
Is it possible to recover a file deleted from the bin?
- Çöp kutusundan silinmiş bir dosyayı geri getirmek mümkün mü?
- çöp tenekesi
- garbage can
I saw a man yesterday eating from a garbage can.
- Dün çöp tenekesinden yemek yiyen bir adam gördüm.
Fadil dragged the garbage can out of the house.
- Fadıl çöp tenekesini evden çıkardı.
- çöp tenekesi
- dustbin
- çöp kovası
- bin
- çöp kovası
- dustbin
- çöp sepeti
- wastepaper basket
- çöp gibi
- angular
- çöp poşeti
- trash bag
Dan smothered Linda with a trash bag.
- Dan bir çöp poşetiyle Linda'yı boğarak öldürdü.
- çöp atmak
- throw out
- çöp atmak
- throw away
- çöp atmak
- drop litter
- çöp boşaltma
- (Çevre) tipping
- çöp dökmek
- dump
- çöp gibi
- skinny
- çöp gibi
- as thin as a lath
- çöp kamyonu
- refuse collector
- çöp kutusu
- garbage can
Sami tossed the screwdriver in the garbage can.
- Sami tornavidayı çöp kutusuna attı.
Tom sat on the garbage can and played his harmonica.
- Tom çöp kutusunun üzerine oturdu ve mızıkasını çaldı.
- çöp kutusu
- ashcan
- çöp kutusu
- waste basket
Tom emptied the waste basket.
- Tom çöp kutusunu boşalttı.
- çöp kutusu
- trash can
Tom reached into the trash can and pulled out a crumpled letter.
- Tom çöp kutusuna uzandı ve buruşuk bir mektup çıkardı.
The police found two crushed mobile phones in a trash can near the site of the killings and are attempting to exploit the data contained in them.
- Polis cinayetlerin bulunduğu yere yakın bir çöp kutusunda ezilmiş iki cep telefonu buldu ve onların içerdikleri veriyi kullanmaya çalışıyor.
- çöp kutusu
- trash-can
- çöp kutusu
- trash
The explosives were hidden in a trash bin.
- Patlayıcılar bir çöp kutusunun içine saklanmıştı.
Your head is not a trash bin.
- Kafan bir çöp kutusu değildir.
- çöp kutusu
- trashcan
Tom crumpled up the paper and threw it in the trashcan.
- Tom kağıdı buruşturdu ve onu çöp kutusuna attı.
- çöp kutusu
- rubbish bin
- çöp kutusu
- (Bilgisayar) recycle bin
- çöp kutusu
- rubbish-bin
- çöp kutusu
- waste container
- çöp kutusu
- waste bin
- çöp poşeti
- nappy sack
- çöp poşeti
- bin liner
- çöp poşeti
- garbage bag
- çöp poşeti
- bin bag
- çöp poşeti
- swag sack
- çöp poşeti
- ball bag
- çöp poşeti
- can liner
- çöp sepeti
- waste bin
- çöp sepeti
- circular file
- çöp tenekesi
- ashcan
- çöp tenekesi
- waste container
- çöp tenekesi
- rubbish-bin
- çöp tenekesi
- bin
Throw the egg shells in the organic rubbish bin.
- Yumurta kabuklarını organik çöp tenekesine atın.
- çöp tenekesi
- trashcan
- çöp toplama
- refuse disposal
- çöp toplama
- garbage collecting
- çöp torbası
- trash bag
- çöp yakma
- incineration
- çöp yığını
- dunghill
- çöp öğütücü
- garbage disposal
- çöp adam
- Stick figure
- çöp adam
- Stick man
- çöp kovasi
- garbage kovasi
- çöp kovası
- Garbage can
- çöp kovası
- Trash can, dustbin, waste bin
- çöp tenekesi
- (Sokakta) litter bin
- çöp torbasi
- garbage bag
- Çöp Sepeti
- Trash
- çöp alanı
- scrapheap
- çöp arabası
- dustcart, garbage truck
- çöp arabası
- garbage truck
- çöp arabası
- dust cart
- çöp arabası garbage truck, Brit
- dustcart
- çöp aracı
- garbage hauler
- çöp aracı
- garbage carter
- çöp atlamamak
- not to miss the slightest thing; to be very attentive
- çöp atlamaz
- meticulous, punctilious
- çöp azaltma
- waste minimization
- çöp bacası
- garbage chute
- çöp bidonu
- trash barrel
- çöp bidonu
- trash bin
- çöp boşaltmak
- throw away garbage
- çöp boşaltmak
- throw out garbage
- çöp bırakmak
- leave litter
- çöp değirmeni
- garbage grinder
- çöp dubası
- garbage scow
- çöp fırını
- incinerator
- çöp fırını
- garbage furnace
- çöp gibi
- very thin, as thin as a rail
- çöp gibi
- stalky
- çöp gibi
- skinny, all skin and bone
- çöp gibi
- spindling
- çöp gibi
- skinnny
- çöp kamyonu
- dustcart, refuse lorry
- çöp kebabı
- pieces of grilled meat on a stick
- çöp kebabı
- pieces of meat grilled on skewers of wood and then cooked lightly
- çöp konteyneri
- dumpster
- çöp kutusu
- dustbin, garbage can, trash-can, bin
- çöp kutusu garbage container; trash container; Brit
- dustbin; wastebasket, Brit. wastebin, wastepaper basket
- çöp makinesi/öğütücüsü
- garbage-disposal unit, disposal unit, disposal, disposer
- çöp odası
- garbage room
- çöp sepeti
- tidy
- çöp sepeti wastebasket, Brit
- waste-bin, wastepaper basket
- çöp temizlemek
- scavenge
- çöp tenekesi
- dustbin, garbage can, trash can
- çöp tenekesi
- litter bin
- çöp tenekesi
- rubbish bin
Throw the egg shells in the organic rubbish bin.
- Yumurta kabuklarını organik çöp tenekesine atın.
- çöp tenekesi garbage can; trash can; Brit
- dustbin
- çöp toplamak
- collect the garbages
- çöp toplamak
- collect garbage
- çöp toplanması
- garbage collection
- çöp toplayıcı
- garbage collector
- çöp torbası
- litter bag
- çöp tutucu
- waste trap
- çöp varili
- dustbin
- çöp yakma fırını
- incinerator
Tom emptied the wastebasket into the incinerator.
- Tom çöp kutusunu çöp yakma fırınına boşalttı.
- çöp yakma fırını
- destructor
- çöp yığını
- dumping
- çöp yığını
- midden
It is an ancient midden, presently an archaeological treasury.
- Eski bir çöp yığını şu anda arkeolojik bir hazinedir.
- çöp yığını
- dump
This place is a dump.
- Bu yer bir çöp yığını.
- çöp çatan
- match maker
- çöp çukuru
- cesspool
- çöp çukuru
- cesspit
- çöp öğütme
- waste disposal
- çöp öğütme aygıtı
- garbage disposer
- çöp öğütücü
- disposal unit
- çöp şiş
- 1. thin skewer. 2. a kabob made by grilling over charcoal very small cubes of meat that have been affixed to a thin skewer
- Çöp kutusu
- trash box
- çer çöp
- (deyim) the small fry
- çöp sepeti
- waste basket
- yere çöp atmak
- litter
- çöp kamyonu
- refuse collection vehicle
- çöp poşeti
- refuse sack
- çöp kamyonu
- refuse lorry
- çöp kamyonu
- dustcart
- çöp kutusu
- litter basket
- çöp kutusu
- dustbin
- çöp kutusu
- litter bin
- çöp sepeti
- wastebasket
Tom threw the letter into the wastebasket.
- Tom mektubu çöp sepetine attı.
- çöp sepeti
- wastebin
- çöp çukuru
- ashpit
- Sakınılan göze çöp batar
- (Atasözü) What one fears always happen
- Çöp tenekesi
- dust bin
- çöp şiş
- spicy-skewer
- arının yuvasına/inine kazık/çöp dürtmek
- to ask for trouble
- atık çöp
- waste garbage
- ayrılmış çöp
- graded refuse
- ağızına bir şey/çöp koymamak
- not to eat a thing
- beyaz çöp
- white trash
- kamp alanında çöp bidonu var mı
- Are there trash cans on site
- pedallı çöp kovası
- pedal bin
- yanabilir çöp
- (Çevre) burnable refuse
- yüzer çöp
- (Askeri) floating trush
- çöp kutusu
- refuse container
- ıslak çöp
- kitchen waste