Jefferson was aware of the literary tradition of anas, which extended back at least as far as Athenaeus's Dipnosophistarum, a delightful collection of table talk from ancient times covering a variety of subjects including law, literature, medicine, and philosophy.
French is their mother tongue.
- Onların ana dili Fransızca.
English is my mother tongue.
- İngilizce benim anadilim.
His primary reason for going out was to see Patty.
- Onun dışarı çıkmak için ana nedeni Patty'yi görmekti.
French is Tom's primary language.
- Fransızca Tom'un ana dilidir.
Dan didn't even take basic anatomy classes.
- Dan temel anatomi derslerine bile girmedi.
Iranians used to eat main meal with yoghurt.
- İranlılar ana yemeği yoğurt ile yerlerdi.
The main streets of many small towns have been all but abandoned thanks, in large part, to behemoths like Wal-Mart.
- Birçok küçük kasabaların ana yolları büyük ölçüde Wal-Mart gibi büyük devlerin sayesinde neredeyse bırakılmaktadırlar.
Capital, land and labor are the three key factors of production.
- Sermaye, toprak ve iş gücü üretiminin üç ana faktörüdür.
My mom had to lend me her keys.
- Annem bana anahtarlarını ödünç vermek zorunda kaldı.
I guess Mom's native language was Esperanto.
- Ana'nın ana dili Esperantoydu galiba.
The separation of church and state is one of the fundamental principles of the Constitution.
- Kilise ve devletin ayrılması, anayasanın temel ilkelerinden biridir.
The cardinal directions are: north, south, east, and west.
- Ana yönler kuzey, güney, doğu ve batıdır.
How many keys? asked Pepperberg.
- Kaç tane anahtar? Pepperberg sordu.
John took a key out of his pocket.
- John cebinden bir anahtar çıkardı.
They say that that man has a master key which opens all the doors of the city.
- Onlar bu adamın şehrin tüm kapılarını açan, usta bir anahtara sahip olduğunu söylüyor.
The key to the so-called mastery of any language is bringing the words and grammar to life through context.
- Sözde herhangi bir dilin hakimiyetinin anahtarı, kelimeleri ve dilbilgisini bağlama yoluyla hayata geçirmektir.
Self-confidence is the principal element of any great endeavor.
- Bir büyük girişimin ana elemanı kendine güvendir.
Coffee is one of the staples of Brazil.
- Kahve, Brezilya'nın ana ürünlerinden biridir.
In English there are eight main parts of speech: noun, verb, adjective, adverb, pronoun, preposition, conjunction and finally interjection.
- İngilizcede dilin sekiz ana bölümü vardır:isim,fiil,sıfat,zarf,zamir,edat,bağlaç ve son olarak ünlem.
The trunk is the main part of a tree.
- Gövde bir ağacın ana parçasıdır.
Water is the principle of all things; all comes from water, and to water all returns.
- Su her şeyin anasıdır; her şey sudan gelir, ve suya döner.
The separation of church and state is one of the fundamental principles of the Constitution.
- Kilise ve devletin ayrılması, anayasanın temel ilkelerinden biridir.
Our headquarters are in Boston.
- Ana merkezlerimiz Boston'da.
We found it very hard going back to our base camp in the blizzard.
- Kar fırtınasında ana kampımıza geri dönmeyi çok zor bulduk.
We are in our homeland.
- Biz bizim anavatanımızdayız.
The teacher said that we are the future of our home country.
- Öğretmen bizim kendi anavatanımızın geleceği olduğumuzu söyledi.
Envy is the central fact of American life.
- Kıskançlık, Amerikan yaşamının ana gerçeğidir.
The American Civil War is the central theme of the book.
- Amerikan İç Savaşı, kitabın ana temasıdır.
Tom used to be a mama's boy.
- Tom eskiden bir ana kuzusuydu.
The children called Tom a mama's boy.
- Çocuklar Tom'a anasının kuzusu dediler.
Some parents worry unnecessarily about their children.
- Bazı ana babalar çocukları hakkında gereksiz yere endişelenirler.
Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
- Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
sf.
The main street is very broad.
- Ana cadde çok geniştir.
The answer misses the point.
- Cevap ana fikirden uzaktır.
Some parents worry unnecessarily about their children.
- Bazı ana babalar çocukları hakkında gereksiz yere endişelenirler.
Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
- Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
I need to trace the outline.
- Ana hattı izlemeliyim.
School clubs need to clearly outline the community service projects they plan to do for the upcoming school year.
- Okul kulüpleri yaklaşan okul yılı için yapmayı planladıkları kamu hizmeti projelerini açıkça ana hatlarıyla belirtmelidir.
The small fork is for your salad, and the large one is for the main course.
- Küçük çatal salata için ve büyük olan ana yemek içindir.