Fakat tuhaf bir durum vardı.
- But there was one curious circumstance.
Bunlar özel durumlar.
- These are special circumstances.
Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.
- Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place.
Keşke daha iyi şartlar altında görüşebilseydik.
- I wish we could have met under better circumstances.
Tom çok zor şartlar altında iyi bir iş yapıyor.
- Tom's doing a good job under very difficult circumstances.
O, kendini koşullara uydurdu.
- He adapted himself to circumstances.
Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum.
- I think I've showed considerable constraint under the circumstances.
O koşulları detaylı olarak açıkladı.
- He described the circumstances in detail.