en yüksek

listen to the pronunciation of en yüksek
Türkçe - İngilizce
telescope
top

He is driving at top speed. - O en yüksek hızda sürüyor.

full
outside
record

Food prices are at their highest level since the United Nations Food and Agriculture Organization began keeping records in 1990. - Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Kurumu 1990'da kayıt tutmaya başladığından beri, yiyecek fiyatları en yüksek seviyesindedir.

sovereign
(Ticaret) optimum
peak

The peak of Mt. Everest is the highest place in the world. - Everest dağı dünyadaki en yüksek yerdir.

Mount Everest is the world's highest peak. - Everest Dağı Dünyanın en yüksek tepesidir.

topmost
crowning

This building is the architect's crowning achievement. - Bu bina mimarın en yüksek başarısıdır.

highest

Which is the highest mountain in Japan? - Japonya'daki en yüksek dağ hangisidir?

His essay gave only a superficial analysis of the problem, so it was a real surprise to him when he got the highest grade in the class. - Onun denemesi, sorunun sadece yüzeysel bir analizini yaptı, bu yüzden sınıfta en yüksek notu aldığında ona gerçekten büyük bir sürpriz olmuştu.

supreme
highest degree

The university conferred its highest degree on him. - Üniversite ona en yüksek dereceyi bahşetti.

maximum, highest
maximum
record high
{s} superlative
{s} paramount
{s} utmost
{s} ultimate

Tom paid the ultimate price. - Tom en yüksek fiyatı ödedi.

enyüksek
peak
en yüksek düzey
big time
en yüksek