The ems and ens at the beginnings and ends.
The mall is en route to grandpa’s house.
The shipment is en route to the buyer.
Those were his very last words - Bunlar onun en son sözleriydi.
You might at least have said, Thank you, when someone helped you.
- Birisi sana yardım ettiğinde, en azından, teşekkür ederim diyebilirdin.
Tom washes clothes at least once a week.
- Tom en azından haftada bir kez çamaşırları yıkar.
Brush your teeth twice a day at least.
- Dişlerini günde en az iki kez fırçala.
It will take her at least two years to be qualified for that post.
- Onun bu görev için nitelikli olması en az iki yılını alacak.
My best friend is a book.
- Benim en iyi dostum bir kitaptır.
Administrator and moderators are working for the best language tool, Tatoeba Project.
- Yönetici ve moderatörler en iyi dil aracı Tatoeba Project için çalışıyorlar.
Where was I when I needed myself most?
- Kendime en çok ihtiyacım olduğunda neredeydim?
Football is the most known sport in the world.
- Futbol, dünyada en çok bilinen spordur.
Tom finally agreed to let Mary in on the secret.
- Tom en sonunda Meryem'e sırrı vermeyi kabul etti.
I finally found my way out of the confusing maze.
- En sonunda kafa karıştıran labirentten dışarı çıkabildim.
His latest novel is well worth reading.
- Onun en son romanı okumaya değer.
She is singing the latest popular songs.
- En son popüler şarkıları seslendiriyor.
It will take her at least two years to be qualified for that post.
- Onun bu görev için nitelikli olması en az iki yılını alacak.
Brush your teeth twice a day at least.
- Dişlerini günde en az iki kez fırçala.
I will do my duty to the best of my ability.
- Yeteneğimin en iyisine göre görevimi yapacağım.
I'll do my best on the test.
- Sınavda elimden gelenin en iyisini yapacağım.
The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
- Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
- Aktivistler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
The coral reef is the region's prime attraction.
- Mercan kayalığı, bölgenin en önemli cazibesidir.
Thanks for your soonest answer!
- En erken cevabınız için teşekkürler!
Many of our clothes are made in Bangladesh because it's the cheapest place to manufacture them.
- Onları üretmek için en ucuz yer olduğundan dolayı elbiselerimizin çoğu Bengladeş'te yapılırlar.
This is the cheapest store in town.
- Bu, şehirde en ucuz mağazadır.
I can reach the top shelf.
- Ben en üst rafa ulaşabilirim.
Please put this book on the very top.
- Lütfen bu kitabı en üste koyun.
This is the finest picture I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel resim.
Lee was dressed in his finest clothing.
- Lee en güzel elbisesini giymişti.
At last, he realized his error.
- En sonunda hatasını anladı.
The snow-flakes seemed larger and larger, at last they looked like great white fowls.
- Kar taneleri, en sonunda büyük beyaz kuşlara benzeyene kadar büyüdü de büyüdü.
This is the most recent picture of Tom I have.
- Bu, Tom'un sahip olduğum en son resmi.
What's his most recent novel?
- Onun en son romanı nedir?
He is the greatest architect that has ever lived.
- O şimdiye kadar yaşamış en büyük mimar.
The strangest thing is that he saved his arch enemy from an unavoidable death.
- En tuhaf şey onun en büyük düşmanını kaçılmaz bir ölümden kurtarmış olmasıdır.
Suddenly the eldest daughter spoke up, saying, I want candy.
- En büyük kız şeker istiyorum diyerek birdenbire konuştu.
The eldest son succeeded to all the property.
- En büyük oğlan bütün mülkiyetin varisi oldu.
Her debut was the biggest social event of the season.
- Onun sahneye ilk çıkışı mevsimin en büyük sosyal olayı idi.
Twitter is among the biggest enemies of Islam.
- Twitter İslâm'ın en büyük düşmanları arasındadır.
This lake is the deepest in this country.
- Bu göl bu ülkede en derindir.
This lake is the deepest in Japan.
- Japonya'da bu göl en derin göldür.
In 2009, Selena Gomez became the youngest person to be named a United Nations Children's Fund Ambassador in the United States.
- 2009'da, Selena Gomez Amerika Birleşik Devletlerinde Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu Elçiliğine seçilen en genç kişi oldu.
I'm glad I'm not the youngest person here.
- Burada en genç insan olmadığıma memnunum.
Let's wish Tom all the best.
- Tom'a en iyi dileklerimizi dileyelim.
Tom knows all the best fishing spots.
- Tom en iyi balıkçılık yerlerini bilir.
I wish you nothing but the very best.
- Sana en iyisinden başka bir şey dilemiyorum.
I wish them the very best.
- Onlara en iyisini diliyorum.
I have to make the best of that small room.
- Ben bu küçük odayla ilgili en iyisini yapmak zorundayım.
I will do my duty to the best of my ability.
- Yeteneğimin en iyisine göre görevimi yapacağım.
You must prepare yourself for the worst.
- En kötüsü için kendinizi hazırlamalısınız.
It was exceptionally cold last summer, and the rice crop was the worst in 10 years.
- Geçen yaz oldukça soğuktu, ve pirinç ekini on yıl içinde en kötüydü.
Tom wants you to call him ASAP.
- Tom en kısa zamanda onu aramanı istiyor.
Tom wants you to get here ASAP.
- Tom en kısa zamanda buraya gelmeni istiyor.
May this day be the happiest day in your life.
- Bugün hayatındaki en mutlu gün olsun.
The world's happiest man is me.
- Dünyanın en mutlu erkeği benim.
They are our dearest friends.
- Onlar bizim en sevgili arkadaşlarımız.
Fadil eventually converted to Islam.
- Fadıl en sonunda İslam'a geçti.
The police eventually arrested Tom.
- Polis en sonunda Tom'u yakaladı.
This is the longest novel that I have ever read.
- Bu, şimdiye kadar okuduğum en uzun roman.
The middle finger is the longest.
- En uzun parmak orta parmaktır.
This book is chiefly concerned with the effects of secondhand smoking.
- Bu kitap en çok pasif içiciliğin etkileriyle ilgilenmektedir.
That men do not learn very much from the lessons of history is the most important of all the lessons that history has to teach.
- İnsanoğlunun tarih derslerinden çok şey öğrenmemesi tarihin öğretmek zorunda olduğu tüm derslerin en önemlisidir.
What is most important in life differs from person to person.
- Hayatta neyin en önemli olduğu kişiden kişiye değişir.
First and foremost, you need to figure out why you're here.
- Birincisi ve en önemlisi, neden burada olduğunu anlaman gerekiyor.
Customer service is one of our foremost priorities.
- Müşteri hizmetleri bizim en önemli önceliğimizden biridir.
Chestnuts have to be boiled for at least fifteen minutes.
- Kestaneler en azından on beş dakika kaynamalı.
Tom always makes a point of arriving at least five minutes ahead of time.
- Tom her zaman en az beş dakika önce varmayı kendine vazife edinir.
At least somebody is having a good time.
- En azından biri iyi vakit geçiriyor.
Movers don't like people who read books. But at least they have a good reason.
- Nakliyeciler kitap okuyan insanlardan hoşlanmazlar. Ama en azından iyi bir nedenleri var.
Knowledge is the supreme power.
- Bilgi en büyük güçtür.
Knowledge is the supreme goal.
- Bilgi en büyük hedeftir.
You may spend a maximum of 100 dollars.
- En fazla 100 dolar harcayabilirsiniz.
This truck has a maximum load of 5 tons.
- Bu kamyon en fazla 5 ton yük taşıma kapasitesine sahip.
We've bought three hours at best.
- En fazla üç saat satın aldık.
Tom always has the cutest profile pictures.
- Tom'un her zaman en hoş profil resimleri vardır.
It looks like it will start pouring any second now. Better take an umbrella.
- Her an yağmaya başlayacak gibi. En iyisi şemsiye almak.
When we started out in 2009, I was convinced that our store would become one of the best in the city.
- 2009'da işe başladığımızda, mağazanın şehirdeki en iyilerden biri olacağına ikna edildim.
In my opinion, Twitter bird is the most evil bird in our world.
- Kendi görüşüme göre, Twitter kuşu dünyamızdaki en kötü kuştur.
Tom is the most evil person I have ever met.
- Tom şimdiye kadar tanıdığım en kötü kişidir.
Please do it as soon as possible.
- Lütfen bunu en kısa zamanda yapın.
I want to meet Tom as soon as possible.
- En kısa zamanda Tom'la tanışmak istiyorum.
She is singing the latest popular songs.
- En son popüler şarkıları seslendiriyor.
She follows all the latest trends in fashion.
- O modadaki bütün en son trendleri izler.
This laboratory is equipped with the latest computers.
- Bu laboratuvar en yeni bilgisayarlarla donatılmıştır.
He is driving at top speed.
- O en yüksek hızda sürüyor.
Food prices are at their highest level since the United Nations Food and Agriculture Organization began keeping records in 1990.
- Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Kurumu 1990'da kayıt tutmaya başladığından beri, yiyecek fiyatları en yüksek seviyesindedir.
Mt. Everest is the highest peak in the world.
- Everest dünyanın en yüksek zirvesidir.
Mount Everest is the world's highest peak.
- Everest Dağı Dünyanın en yüksek tepesidir.
Paying attention to what you are doing is one of the most important keys to success.
- Ne yaptığına dikkat etmek başarmak için en önemli anahtarlardan biridir.
To swim in the ocean is my greatest pleasure.
- Okyanusta yüzmek benim en büyük zevkimdir.
Security is the greatest enemy.
- Güvenlik en büyük düşmandır.
The unemployment rate in the US in october 2015 was 5 percent, the lowest level since April 2008.
- Ekim 2015 yılında ABD'de işsizlik oranı yüzde 5, Nisan 2008 tarihinden beri en düşük seviyede.
The German unemployment rate was 4.5 percent in October 2015, the lowest level since 1981.
- Alman işsizlik oranı Ekim 2015'te yüzde 4.5 idi, 1981'den beri en düşük seviye.
He has at most 100 dollars.
- Onun en fazla 100 doları var.
He will pay 20 dollars at most.
- En fazla 20 dolar ödeyecek.
At the most, he earns 50 dollars a week.
- En fazla, haftada 50 dolar kazanır.
At the most, you'll only be 30 minutes late.
- En fazla, sadece otuz dakika geç kalacaksın.
We've bought three hours at best.
- En fazla üç saat satın aldık.
Tom's one of the nicest guys I've ever met.
- Tom, tanıştığım en hoş erkeklerden birisi.
Tom is one of the nicest guys I've ever met.
- Tom şimdiye kadar tanıştığım en hoş erkeklerden biri.
Next to him, I'm the fastest runner in our class.
- Onun yanında, ben bizim sınıfta en hızlı koşucuyum.
I am the fastest runner.
- Ben en hızlı koşucuyum.
What's the quickest way to deal with this problem?
- Bu sorunla ilgilenmenin en hızlı yolu nedir?
The quickest means of travel is by plane.
- En hızlı seyahat aracı uçaktır.
Tom is the tallest in his class.
- Tom sınıfında en uzundur.
Tom is the tallest in his family.
- Tom ailesinde en uzundur.
This building is the architect's crowning achievement.
- Bu bina mimarın en yüksek başarısıdır.
His essay gave only a superficial analysis of the problem, so it was a real surprise to him when he got the highest grade in the class.
- Onun denemesi, sorunun sadece yüzeysel bir analizini yaptı, bu yüzden sınıfta en yüksek notu aldığında ona gerçekten büyük bir sürpriz olmuştu.
Mount Everest is the world's highest peak.
- Everest Dağı Dünyanın en yüksek tepesidir.
Tom is the richest man I know.
- Tom tanıdığım en zengin kişidir.
In an ugly and unhappy world the richest man can purchase nothing but ugliness and unhappiness.
- Çirkin ve mutsuz bir dünyada, en zengin adam çirkinlik ve mutsuzluktan başka bir şey satın alamaz.
She is eighteen at most.
- O en çok on sekizdir.
At most, Henry has only six dollars.
- En çok, Henry'nin sadece altı doları var.
What subjects do you like the best?
- En çok hangi konuları seversin?
She likes traveling best of all.
- O en çok seyahat etmekten hoşlanır.
This watch costs ten dollars at the most.
- Bu saat en çok on dolar tutar.
It'll take us three, maybe four weeks at the most.
- En çok üç, belki dört haftamızı alacak.
The main thing I'm worried about is that I'm not worried.
- Endişelendiğim en önemli şey endişeli olmadığımdır.
Best regards to your father.
- Babana en iyi dileklerimle.
The university conferred its highest degree on him.
- Üniversite ona en yüksek dereceyi bahşetti.
He is the foremost authority on heart surgery.
- Kalp cerrahisinde en önde gelen otoritedir.
Customer service is one of our foremost priorities.
- Müşteri hizmetleri bizim en önemli önceliğimizden biridir.