He is the greatest architect that has ever lived.
- O şimdiye kadar yaşamış en büyük mimar.
The strangest thing is that he saved his arch enemy from an unavoidable death.
- En tuhaf şey onun en büyük düşmanını kaçılmaz bir ölümden kurtarmış olmasıdır.
Suddenly the eldest daughter spoke up, saying, I want candy.
- En büyük kız şeker istiyorum diyerek birdenbire konuştu.
Fatima is the eldest student in our class.
- Fatma sınıfımızdaki en büyük öğrencidir.
Her debut was the biggest social event of the season.
- Onun sahneye ilk çıkışı mevsimin en büyük sosyal olayı idi.
This is the biggest hotel in this city.
- O bu şehirdeki en büyük oteldir.
Knowledge is the supreme power.
- Bilgi en büyük güçtür.
Knowledge is the supreme goal.
- Bilgi en büyük hedeftir.
To swim in the ocean is my greatest pleasure.
- Okyanusta yüzmek benim en büyük zevkimdir.
He is one of the greatest artists in Japan.
- Japonya'daki en büyük sanatçılardan biridir.