Küçük altın bir kaşıkla çayını karıştırdı.
- She stirred her tea with a little gold spoon.
Çayına süt koydu ve onu karıştırdı.
- He put milk into his tea and stirred it.
Onun hikayesi benim şüphemi uyandırdı.
- His story aroused my suspicion.
Bir gürültü beni uykumdan uyandırdı.
- A noise aroused me from my sleep.
Onun hikayesi benim şüphemi uyandırdı.
- His story aroused my suspicion.
Subay askerlerinde cesaret uyandırdı.
- The officer aroused courage in his soldiers.