Picasso seçkin bir ressamdır.
- Picasso is an eminent painter.
Anıt seçkin filozof onuruna dikilmiştir.
- The monument was erected in honor of the eminent philosopher.
In later years, the professor became known as an eminent historian.
His eminent good sense has been a godsend to this project.
How can you be sure your girlfriend isn't faking her orgasms?
- Kız arkadaşının orgazm takliti yapmadığından nasıl emin olabilirsin?
I'm sure your efforts will result in success.
- Çabalarının başarıyla sonuçlanacağından eminim.
I'm confident that I'll win the tennis match.
- Tenis maçını kazanacağımdan eminim.
He is confident of his ability.
- O, yeteneğinden emindir.
Tom was reasonably certain that Mary had stolen his grandfather's gold watch.
- Tom, Mary'nin onun büyükbabasının altın saatini çaldığından oldukça emindi.
Tom certainly made sure we all had a good time.
- Tom kesinlikle hepimizin eğlendiğinden emin oldu.
Are you sure Tom is safe?
- Tom'un güvende olduğundan emin misin?
Tom didn't know whether Mary was safe or not.
- Tom Mary'nin emin ellerde olup olmadığını bilmiyordu.
Sami was certain he knew who was responsible for Layla's death.
- Sami, Leyla'nın ölümü için kimin sorumlu olduğunu bildiğinden emindi.
I'm not certain Tom is responsible.
- Tom'un sorumlu olduğundan emin değilim.
Are you positive it was Tom who broke the window?
- Camı kıranın Tom olduğundan emin misin?
Are you positive that it was Tom?
- Onun Tom olduğundan emin misin?
I feel safe and secure.
- Güvenli ve emin hissediyorum.
Please make sure that your seat belt is securely fastened.
- Emniyet kemerinizin güvenle bağlanmış olduğundan emin olun.
I'm not too clear about that point.
- O noktada pek emin değilim.
Tom doesn't sound too sure.
- Tom çok emin görünmüyor.
I'm not sure what it was, but it sounded like a gunshot.
- Onun ne olduğundan emin değilim ama bir silah atışına benziyordu.
I'm pretty sure Tom's reliable.
- Tom'un güvenilir olduğundan oldukça eminim.
Are you sure this information is reliable?
- Bu bilginin güvenilir olduğundan emin misin?
Jefferson believed the nation was in good hands.
- Jefferson milletin emin ellerde olduğuna inanıyordu.
Tom went out of his way to make sure Mary had a good time.
- Tom Mary'nin iyi zaman geçirdiğinden emin olmak için zahmete katlandı.
I firmly believe that your time will come.
- Senin sıranın geleceğinden eminim.
Rest assured they're out there.
- Dışarıda olduklarından emin ol.
You may rest assured that we shall do all we can.
- Elimizden geleni yapacağımızdan emin olabilirsin.
I would like to set the record straight.
- Ben tümüyle emin olmak istiyorum.