Linda, Dan'ın onu sıkıca kucaklamasını istedi.
- Linda asked Dan to embrace her tightly.
İnsanların farklılıklarının farkında olması gerekir, ama aynı zamanda onları yaygınlığını da kucaklamalılar.
- People need to be aware of their differences, but also embrace their commonness.
Esperanto, dünyayla kucaklaşmamızı sağlıyor.
- Esperanto allows us to embrace the world.
Küçük çocuk köpeğini kucakladı.
- The little boy embraced his dog.
Yerleşimciler Hıristiyan dinini kucakladı.
- The settlers embraced the Christian religion.
Onu benimsememiz gerekir.
- We should embrace that.
Tom ve Mary birbirlerini kucakladı.
- Tom and Mary embraced each other.
Küçük çocuk köpeğini kucakladı.
- The little boy embraced his dog.
... But if we embrace different narrative forms, different ...
... this mess, or do we embrace a new economic patriotism that says, America does best when ...