He stressed the convenient aspects of city life.
- Şehir hayatının elverişli yönlerini vurguladı.
It's convenient living so close to the station.
- İstasyona çok yakın yaşamak elverişlidir.
The place is convenient for swimming.
- Bu yer yüzmek için elverişli.
Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
- Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
- Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
His idea wasn't usable.
- Onun fikri elverişli değildi.