Fadil found that in Islam, religion and advanced science can go hand in hand.
- Fadıl, İslam'da din ve ileri bilimin el ele verebileceğini buldu.
Theory and practice should go hand in hand.
- Teori ve pratik el ele gitmeli.
Fame doesn't always go hand in hand with success.
- Şöhret her zaman başarı ile el ele gitmez.
The chief engineer did research hand in hand with his assistant.
- Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.
The kindergarten children were walking hand in hand in the park.
- Anaokulu çocukları parkta el ele yürüyordu.
I watched John and Mary walking hand in hand.
- John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.
John and Mary always walk hand in hand.
- John ve Mary, her zaman el ele yürürler.
I watched John and Mary walking hand in hand.
- John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.