Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.
- The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him.
Yaşlılarınıza karşı kibar olmalısınız.
- You must be polite to your elders.
Yaşlı bir adam, büyük oğlu, küçük kızı ve küçük bebeği ile eski kiliseye girdi.
- An old man entered the old church with his elder son, his younger daughter and her little baby.
Büyük oğlun kaç yaşında?
- How old is your elder son?
En büyük kızım Magdalena Zarębówna'dır.
- My elder daughter is Magdalena Zarębówna.
Mürver suyunu severim.
- I love elderberry juice.
Bana bu eskimiş madeni paraları verdi.
- She gave me these old coins.
O telaffuz eskimiştir.
- That pronunciation is old-fashioned.
Eski tekerlekleri yenisiyle değiştir.
- Replace the old tires with new ones.
Futbol eski bir oyundur.
- Soccer is an old game.
Yaşlılara saygı duyarım.
- I respect the elderly.
Yaşlı adam kalbi için güçlü ilaçlar alıyor.
- The elderly man takes strong drugs for his heart.
John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
- John is not as old as Bill; he is much younger.
Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.
- The old man was hard of hearing.
Ağabeyim çok hızlı bir şekilde ev ödevini bitirdi.
- My elder brother finished his homework very quickly.
Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.
- My elder brother got a position in a big business.
Ablam iyi gitar çalar.
- My elder sister is good at playing the guitar.
Bizim büyük büyük büyük annemiz ablam doğduktan sonraki gün öldü.
- Our great-great-grandmother died the day after my elder sister was born.
Eski zamanlar hakkında konuşalım.
- Let's talk about old times.
Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
- Hearing this song after so long really brings back the old times.
Eski güzel günler ne kadar harikaydı.
- How wonderful were the good old days.
On yaşındayken, ne zaman on altı yaşımda olacağımı, hayatımın harika olacağını düşünürdüm.
- When I was 10 years old, I thought that when I would be 16, my life would be cool.
Gerçeği bilecek kadar tecrübeli.
- She's old enough to know the truth.
Bu bayat ekmek bir kaya kadar sert.
- This old bread is as hard as a rock.
Bu ekmek ne kadar bayat?
- How old is this bread?
İhtiyar adamın öfkesi yatıştı.
- The old man's anger melted.
O, ihtiyarlığı reddediyor.
- He refuses to accept his old age.
Tom oyuncak ayıları, kartpostal ve pulları, eski paraları, taş ve mineralleri, trafik plakaları ve jant kapaklarını yani kısacası hemen hemen her şeyi toplar.
- Tom collects teddy bears, postcards and stamps, old coins, stones and minerals, number plates and hubcaps - in short: almost everything.
Afet bölgesine gönderilmek üzere hazır eski giysiler ile dolu üç yüz karton kutu vardı.
- There were three hundred cardboard boxes filled with old clothes ready to be sent to the disaster area.
O yaşlı ve deneyimli.
- She is old and experienced.
Yaşlı adam hayat hakkında birçok konuda deneyimli ve bilgili.
- The old man is wise and knows many things about life.
Mary kocası hakkında yine yakındı - aynı eski hikaye.
- Mary complained about her husband again - the same old story.
O sadece bir kocakarı masalı.
- That's just an old wives' tale.
Ağabeyim çok hızlı bir şekilde ev ödevini bitirdi.
- My elder brother finished his homework very quickly.
Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.
- My elder brother got a position in a big business.
Oldukça yaşlılara kim bakmalı?
- Who should look after the elderly?
İhtiyar heyeti onu köyden kovmaya karar verdi.
- The elders decided to expel him from the village.
Gençler yaşlılarına saygı duymalıdır.
- Young people should respect their elders.
Yaşlılarınıza karşı kibar olmalısınız.
- You must be polite to your elders.
Yaşlılık nedir? Önce isimleri unutursun, sonra yüzleri unutursun, sonra fermuarını çekmeyi unutursun, sonra onu indirmeyi unutursun.
- What is old age? First you forget names, then you forget faces, then you forget to pull your zipper up, then you forget to pull it down.
İki yıl önce yaşlılıktan öldü.
- He died of old age two years ago.
We were presented to the village elder.
After being a member of the Church for a while, Bill was ordained to the office of elder.
Jack had been an elder for only a few days when he received a new calling.
One of the long-time leaders in the Church is Elder Packer.
But over my old life, a new life had formed.
My great-grandfather lived to be a hundred and one years old.
a wrinkled old man.
When he got drunk and quarrelsome they just gave him the old heave-ho.
We're having a good old time.
The footpath follows the route of an old railway line.
Your constant pestering is getting old.
an old friend.
An old loaf of bread.
I find that an old toothbrush is good to clean the keyboard with.
He has three elder sisters.
- He has three older sisters.
You must be polite to your elders.
- Honour the face of the old man.
I'm older than your brother.
- I am older than your brother.
She is three years older than I am.
- She's three years older than I am.
... many elderly as children. This is the first time in human history that the elder population ...