Tom beni kaburgalarımdan dirsekledi.
- Tom elbowed me in the ribs.
O, kaburgalarıma dirsek vurdu.
- He elbowed me in the ribs.
Dirseklerinizi masanın üstüne koymayın.
- Don't put your elbows on the table.
Nancy dirseklerini dizlerinin üstüne koydu.
- Nancy put her elbows on her knees.
Sol dirseğimdeki eklem acıyor.
- The joint in my left elbow hurts.
Dirsek kol ve önkol arasında eklemdir.
- The elbow is the joint between the arm and forearm.
Çok yaygın bir tip dirsek ağrısı, İngilizcede tenisçi dirseği olarak bilinir.
- A very common type of elbow pain is known as tennis elbow in English.
With this once long lance, now wildly elbowed, fifty years ago did Nathan Swain kill fifteen whales between a sunrise and a sunset.
He elbowed his way through the crowd.