ekonomik

listen to the pronunciation of ekonomik
Türkçe - İngilizce
economical

Small cars are very economical because of their low fuel consumption. - Küçük arabalar, düşük yakıt tüketimi nedeniyle çok ekonomiktir.

I am economically independent of my parents. - Ekonomik olarak ailemden bağımsızım.

economic

Is there any end in sight to the deepening economic crisis? - Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?

Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago. - Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.

low consumption
affordable

There is an urgent need for affordable housing. - Ekonomik konuta acil bir ihtiyaç vardır.

non-egalitarian
economic, pertaining to economics
economical; productive of saving; sparing in quantity
economic; economical
economy

We wanted an economy car. - Biz ekonomik bir araba istedik.

They wanted an economy car. - Onlar ekonomik bir araba istediler.

ekonomik değer
(Ticaret) value
ekonomik adam
(Ticaret) economic man
ekonomik aktivite
economic activity
ekonomik alan
(Ticaret) economic field
ekonomik ambargo
(Ticaret) embargo
ekonomik ambargo
economic embargo
ekonomik birleşme
(Ticaret) economic integration
ekonomik birleşme
(Ticaret) economic union
ekonomik büyüme
(Ticaret) economic boost
ekonomik canlanma
(Ticaret) recovery
ekonomik canlılık
(Ticaret) boom
ekonomik canlılık
(Ticaret) buoyancy
ekonomik durum
economic conditions
ekonomik dönem
economic cycle
ekonomik düzelme
(Ticaret) economic recovery
ekonomik faaliyet
(Askeri) economic action
ekonomik faaliyet
economic activity
ekonomik gelişme
economic progress
ekonomik gelişme
(Politika, Siyaset) economic growth
ekonomik gerileme
(Ticaret) decline
ekonomik gerileme
(Ticaret) economic downturn
ekonomik girişim
(Ticaret) concern
ekonomik görünüm
(Ticaret) economic outlook
ekonomik güç
(Askeri,Ticaret) economic potential
ekonomik istikrar
(Ticaret) economic stabilisation
ekonomik istikrar
economic stabilization
ekonomik kar
economic profit
ekonomik kayıplar
economic losses
ekonomik kira
(Ticaret) economic rent
ekonomik koşullar
economic conditions
ekonomik kriz
(Ticaret) economic depression
ekonomik mevki
economy class
ekonomik modeller
economic models
ekonomik olmak
economize
ekonomik olmayan
non-economic
ekonomik program
(Ticaret) economic program
ekonomik rekabet
economic competition
ekonomik saha
(Ticaret) economic field
ekonomik sorun
(Ticaret) economic problem
ekonomik tahmin
economic forecasting
ekonomik yaptırım
(Politika, Siyaset) economic sanction
ekonomik yapı
(Ticaret) economic structure
ekonomik yardım
economic assistance
ekonomik yaşam
(Ticaret) economic life
ekonomik yönler
economic aspects
ekonomik çıkar
(Ticaret) economic interest
ekonomik önem
economic importance
ekonomik üretim
(Denizbilim) economic production
ekonomik etkili gümrük rejimi
(Ticaret) customs regime with economic impact
ekonomik kalkınma ve işbirliği örgütü
economic development and cooperation organization
ekonomik kriz
Economic crisis, slump
ekonomik özgürlük
economic freedom
Ekonomik / iktisadi
(Hukuk) economic
Ekonomik Destek Fonu; acil durum destek işlevi
(Askeri) Economic Support Fund; emergency support function
Ekonomik ve Parasal Birlik
(Hukuk) Economic and Monetary Union (EMU)
Ekonomik ve Sosyal Komite
(Hukuk) Economic and Social Committee
Ekonomik ve Sosyal Konsey
(Hukuk) Economic and Social Council
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı
(Hukuk) Organisations for Economic Cooperation and Development (OECD)
Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel Haklara İlişkin Sözleşme
(Hukuk) International Covenant on Economic Social and Cultural Rights
ekonomik abluka
(Ticaret) blocade
ekonomik ahenk
(Ticaret) economic harmony
ekonomik aktivite oranı
(Hukuk) economic activity rate
ekonomik aktör
(Ticaret) economic operator
ekonomik aktörler
(Ticaret) economic operators
ekonomik alt yapı
(Ticaret) economic infrastructure
ekonomik anlaşma
(Ticaret) economic agreement
ekonomik açıdan güvenilirlik
respectability
ekonomik açıdan özgür
economically free
ekonomik açıklık
(Ticaret) economical span
ekonomik bakımdan
in an economic sense
ekonomik bakımdan
in terms of economy
ekonomik bakımdan güçlü
respectable
ekonomik birleşme
(Hukuk) economic consolidation
ekonomik birlik
(Ticaret) economic unity
ekonomik birlik
(Hukuk) economic union
ekonomik birliği
(Politika, Siyaset) benelux economic union
ekonomik biçimde
economically

He lives economically. - O ekonomik biçimde yaşar.

ekonomik bütçe
(Ticaret) economic budget
ekonomik bütünleşme
(Hukuk) economic integration
ekonomik coğrafya
economic geography
ekonomik daralma
(Ticaret) economic constriction
ekonomik darboğaza girme
downturn
ekonomik darboğaza girme
downswing
ekonomik davranmak
to economize, practice thrift
ekonomik debiler
economical rates
ekonomik denge
economic balance
ekonomik denge
(Hukuk) economic equilibrium
ekonomik dengeler
(Ticaret) economic balances
ekonomik devamsızlık
(Hukuk) economic volatility
ekonomik değişken
(Ticaret) economic variable
ekonomik durgunluk
shake out
ekonomik engel
(Kanun) economic obstacle
ekonomik etkinlik
economic effectiveness
ekonomik etkinlik
economic efficiency
ekonomik eşitlik
(Ticaret) economic equality
ekonomik faaliyetlerin genel sınıflandırılması
(Hukuk) general standard of economic activities
ekonomik fırsatların arttırılması
(Hukuk) enhancing economic opportunities
ekonomik girdiler
(Ticaret) economic inputs
ekonomik haklar
(Ticaret) economic rights
ekonomik harp
(Askeri) economic warfare
ekonomik hız
(deyim) cruising speed
ekonomik hız
(Teknik,Ticaret) economic speed
ekonomik ilişki
economic relation
ekonomik inceleme komitesi
(Hukuk) economic study committee
ekonomik istikrarsızlık
(Hukuk) economic volatility
ekonomik işlem
(Ticaret) economic process
ekonomik işlemler
(Ticaret) economic transaction
ekonomik kalite
(Havacılık) economic equality
ekonomik kanun
(Ticaret) economic law
ekonomik kapasite
(Ticaret) economic capacity
ekonomik karlar
(Ticaret) economic profits
ekonomik katkı
economic contribution
ekonomik kesim
(Ticaret) economic sector
ekonomik kişilik
(Ticaret) economic entity
ekonomik koşul
economic condition
ekonomik kriz
slump

The stock market is in a prolonged slump. - Menkul kıymetler borsası sürüp giden bir ekonomik kriz içindedir.

ekonomik kriz
depression

The economist anticipated a prolonged depression. - Ekonomist, sürüp giden bir ekonomik kriz sezinledi.

ekonomik kuşak
(Denizbilim) economic zone
ekonomik maliyet
(Ticaret) economic cost
ekonomik nedret
(Ticaret) economic scarcity
ekonomik nizam
(Ticaret) economic order
ekonomik olmayan
uneconomic
ekonomik olmayan
uneconomical
ekonomik plan
(Ticaret) economic plan
ekonomik politika
economic policy
ekonomik randıman
economic efficiency
ekonomik savaş
(Askeri,Ticaret) economic warfare
ekonomik saygınlık
solidity
ekonomik sektör
(Ticaret) economic sector
ekonomik sistem
economic system
ekonomik sorunlar
economic problems
ekonomik statü
(Ticaret) economic status
ekonomik sömürü
(Ticaret) economic exploitation
ekonomik sınıf
economic grade
ekonomik tesis
(Ticaret) economic foundation
ekonomik toplanma
(Ticaret) economic concentration
ekonomik uyum
(Ticaret) economic harmony
ekonomik uzlaşma
(Hukuk) economic consolidation
ekonomik ve mali işler
(Hukuk) economic and fiscal affaires
ekonomik ve sosyal birleşme
(Hukuk) economic and social cohesion
ekonomik ve sosyal uyum
(Hukuk) economic and social cohesion
ekonomik ve ticarî işbirliği daimi komitesi
(Hukuk) standing committee for economic and commercial cooperation
ekonomik verim
(Ticaret) economic yield
ekonomik yardım için bakanlık konferansı
(Hukuk) ministreal conference for economic assistance
ekonomik yayılma
(Ticaret) economic expansion
ekonomik yönden
in terms of economy
ekonomik yıkım
(Ticaret) economic destruction
ekonomik yığılma
(Ticaret) economic concentration
ekonomik ömrü dolmuş
wear out
ekonomik öncelik
(Ticaret) economic priority
yetersiz ekonomik büyüme
(Ticaret) diseconomies
ekonomik büyüme
economic growth
ekonomik durum
economic condition
ekonomik kriz
economic crisis
Dünya Ekonomik Forumu
World Economic Forum
avrupa ekonomik alanı anlaşması
european economic area agreement
karadeniz ekonomik işbirliği teşkilatı
(Ekonomi) Organization of the Black Sea Economic Cooperation (BSEC)
Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği
(Hukuk) Asian-Pacific Economic Cooperation (APEC)
Avrupa Birliği Ekonomik İşbirliği
(Hukuk) European Union Economic Cooperation (EUEC)
Avrupa Ekonomik Alanı
(Hukuk) European Economic Area (EEA)
Avrupa Ekonomik Alanı Anlaşması
(Hukuk) Agreement on the European Economic Area
Avrupa Ekonomik Topluluğu
the European Economic Community (EEC), Common Market
Avrupa Ekonomik Topluluğu
European Economic Community
Avrupa Ekonomik Topluluğunu Kuran Antlaşma
(Hukuk) (Roma Antlaşması) Treaty Establishing the European Economic Community (Treaty of Rome)(1957)
Avrupa Ekonomik Çıkar Gruplaşmaları
(Hukuk) European economic interest groupings
Avrupa Ekonomik İşbirliği Ligi
(Hukuk) European League for Economic Cooperation
Avrupa Ekonomik İşbirliği Teşkilatı
(Hukuk) Organisation for European Economic Co-operation (OEEC)
Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü
(Hukuk) Organization for European Economic Cooperation (OEEC)
Avrupa ekonomik topluluğu
European Community
Batı Afrika Ekonomik Topluluğu
(Hukuk) Economic Community of West African States (ECOWAS)
Belçika-Lüksemburg Ekonomik Birliği
(Hukuk) (BLEB) Belgium and Luxembourg Economic Union (BLEU)
Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu
(Hukuk) United Nations Economic Commission for Europe (UNECE)
Birleşmiş Milletler Ekonomik Ve Sosyal Konseyi
(Askeri) Economic and Social Council (UN)
Birleşmiş Milletler Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşme
(Hukuk) United Nations International Covenant on Economic, Social and Cultural Rights
Karadeniz Ekonomik İşbirliği
(Hukuk) Black Sea Economic Cooperation
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Konferansı
(Hukuk) Black Sea Economic Cooperation Conference
Karşılıklı Ekonomik Yardımlaşma Konseyi
(Hukuk) (COMECON) Council for Mutual Economic Assistance (COMECON/CMEA)
Uluslar arası Ekonomik İşbirliği Konferansı
(Hukuk) Conference on International Economic Cooperation (CIEC)
Uluslar arası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi
(Hukuk) International Covenant on Economic, Social and Cultural Rights
Yeni Uluslar arası Ekonomik Düzen
(Hukuk) New International Economic Order
dengeli ekonomik gelişme
(Kanun) balanced growth
gelecekteki ekonomik yarar
(Ticaret) future economic benefit
geleneksel ekonomik sistem
(Ticaret) traditional economy
katılım öncesi ekonomik program
(Hukuk) pre-accession economic programme (PEP)
makro ekonomik
macroeconomic
milli ekonomik gelişme
(Hukuk) national economic development
münhasır ekonomik bölge
(Hukuk) exclusive economic zone, restricted economic zone
reel ekonomik büyüme
(Ticaret) real economic growth
reel ekonomik büyüme hızı
(Ticaret) real economic growth rate
reel ekonomik büyüme oranı
(Ticaret) real economic growth rate
sosyo ekonomik gelişmişlik
socio-economic development
sosyo ekonomik sınıf
social economic class
sosyo-ekonomik
socio-economic
sosyo-ekonomik politika
(Ticaret) socio-economic policy
toplumsal ve ekonomik sistem
(Ticaret) socioeconomic system
uyumlu ekonomik eylem
(Politika, Siyaset) concerted economic action
uyumlu ekonomik gelişme
(Hukuk) harmonious economic development
yurt içi ekonomik amaç
(Ticaret) internal economic goal
yurt içi ekonomik amaç
(Ticaret) domestic economic goal
Türkçe - Türkçe
Az masraflı, kazançlı, hesaplı, iktisadi
Ekonomi ile ilgili olan, iktisadi
Kolay kullanılabilen: "Matematik dili ayrıca en ekonomik dildir."- H. Taner
Ekonomi ile ilgili olan, iktisadi: "Bugüne kadar ekonomik bakımdan ne sıkıntılar çektiğimizi bir biz biliriz."- Y. K. Karaosmanoğlu
iktisadi
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü bazen de İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (İngilizce: Organisation for Economic Co-operation and Development -OECD), uluslararası bir ekonomi örgütüdür
ekonomik ambargo
Bir ülkeyi cezalandırmak amacıyla ekonomik alanda yaptırım uygulama