Beni birkaç dakikalığına dinleyecek misiniz?
- Wollen Sie mir ein paar Minuten zuhören?
İp birkaç metre çok kısaydı.
- Das Seil war ein paar Meter zu kurz.
Annem bana birkaç yeni giysi yaptı.
- My mother made some new clothes.
Kırık bir çenesi var ve birkaç dişini kaybetti.
- He got a broken jaw and lost some teeth.
Sadece birkaç kişi beni anladı.
- Only a few people understood me.
Aç olamazsın. Birkaç dakika önce abur cubur yedin.
- You can't be hungry. You had a snack a few minutes ago.
Annem, bir meyve mağazasından biraz elma aldı.
- My mother bought some apples at a fruit store.
Biraz kahve ister misin?
- Do you want some coffee?
Tom bir kaç kere başını salladı.
- Tom nodded his head a few times.
Tom Mary'den sadece bir kaç inç daha uzundur.
- Tom is only a few inches taller than Mary.
Mary ve diğer bazı kadınlar birkaç saattir buradaydı.
- Mary and some other women were here for a few hours.
Birkaç kitap var ama onlarda bazı baskı hataları var.
- There are a few books, but they have some misprints.
Bir çift ayakkabı aldım.
- I bought a pair of shoes.
Bu makinelerle çalıştığında bir çift deri eldiven bir zorunluluktur.
- A pair of leather gloves is a must when you work with these machines.
Kimisi yürüyerek, diğerleri de bisikletle gitti.
- Some went on foot, and others by bicycle.
Tom'un bazı çok iyi fikirleri var.
- Tom has some very good ideas.
Tom bazı çok iyi sorular sordu.
- Tom asked some very good questions.
Tabakta bir parça piliç, bir patates ve biraz yeşil bezelye vardı.
- On the plate was a piece of chicken, a potato and some green peas.
Tom bir parça müzisyen.
- Tom is something of a musician.
Biz araba içinde yaklaşık 100 mil katettik.
- We covered some 100 miles in the car.
Burası yaklaşık 500 yıl önce yapıldı.
- This was built some 500 years ago.
I am taking a couple of days off.
- Ich nehme mir ein paar Tage frei.
She bought a couple of boots.
- Sie kaufte ein Paar Stiefel.
I bought a pair of gloves.
- Ich habe ein Paar Handschuhe gekauft.
He sat reading, with his wife knitting a pair of gloves beside him.
- Er saß da und las, während seine Frau neben ihm ein Paar Socken strickte.