Beni birkaç dakikalığına dinleyecek misiniz?
- Wollen Sie mir ein paar Minuten zuhören?
Acaba size birkaç soru sorabilir miyim?
- Darf ich Ihnen ein paar Fragen stellen?
Annem bana birkaç yeni giysi yaptı.
- My mother made some new clothes.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Birkaç gün içinde araba sürebileceksin.
- You'll be able to drive a car in a few days.
Aç olamazsın. Birkaç dakika önce abur cubur yedin.
- You can't be hungry. You had a snack a few minutes ago.
Etinin üzerine biraz tuz koy.
- Put some salt on your meat.
Biraz kahve ister misin?
- Would you like some coffee?
Tom bir kaç kere başını salladı.
- Tom nodded his head a few times.
Adam bir kaç saat önce vefat etti.
- The man passed away a few hours ago.
Mary ve diğer bazı kadınlar birkaç saattir buradaydı.
- Mary and some other women were here for a few hours.
Teknik Oturum Gündeminde birkaç kişi daha sonra gün içindeki bazı oturumlara katılmak istediklerinden söz ettiler.
- A few people mentioned they would like to attend some sessions later in the day on the Technical Session Agenda.
Babam bana bir çift eldiven aldı.
- Father bought me a pair of gloves.
Bir çift ayakkabı aldım.
- I bought a pair of shoes.
Kimisi yürüyerek, diğerleri de bisikletle gitti.
- Some went on foot, and others by bicycle.
Tom'un bazı çok iyi fikirleri var.
- Tom has some very good ideas.
Denemenin birkaç hatası var fakat bir bütün olarak çok iyi.
- Your essay has some mistakes, but as a whole it is very good.
Bu sabah hava bir parça soğuk geliyor.
- The air feels somewhat cold this morning.
Bana o koyun etinden biraz ayır. Bir parça et için açlıktan ölüyorum.
- Save me some of that mutton. I'm starving for a bit of meat.
Burası yaklaşık 500 yıl önce yapıldı.
- This was built some 500 years ago.
O hayır kuruluşuna yaklaşık iki milyar yen bağışta bulunan birinin adı verildi.
- That charity is named after someone who contributed about two billion yen.
May I ask a couple of questions?
- Kann ich ein paar Fragen stellen?
She bought a couple of boots.
- Sie kaufte ein Paar Stiefel.
He sat reading, with his wife knitting a pair of gloves beside him.
- Er saß da und las, während seine Frau neben ihm ein Paar Socken strickte.
He selected a pair of socks to match his suit.
- Er wählte ein Paar Socken, das zu seinem Anzug passte.