Beni birkaç dakikalığına dinleyecek misiniz?
- Wollen Sie mir ein paar Minuten zuhören?
İp birkaç metre çok kısaydı.
- Das Seil war ein paar Meter zu kurz.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Annem bana birkaç yeni giysi yaptı.
- My mother made some new clothes.
Birkaç gün içinde araba sürebileceksin.
- You'll be able to drive a car in a few days.
Sadece birkaç kişi beni anladı.
- Only a few people understood me.
Annem, bir meyve mağazasından biraz elma aldı.
- My mother bought some apples at a fruit store.
Biraz kahve ister misin?
- Do you want some coffee?
Adam bir kaç saat önce vefat etti.
- The man passed away a few hours ago.
Biz Tom'u ziyaret ederken geçen ay bir kaç gün Boston'daydık.
- We were in Boston last month for a few days visiting Tom.
Birkaç kitap var ama onlarda bazı baskı hataları var.
- There are a few books, but they have some misprints.
Bazı insanlar bugün Neandertaller ve Denisovanlar gibi diğer türlerden birkaç gene sahiptir.
- Some people today have a few genes from other species, the Neanderthals and the Denisovans.
Annem bana kendi yapımı bir çift eldiven verdi.
- My mother gave me a pair of gloves of her own making.
Babam bana bir çift eldiven aldı.
- Father bought me a pair of gloves.
Kimisi yürüyerek, diğerleri de bisikletle gitti.
- Some went on foot, and others by bicycle.
Denemenin birkaç hatası var fakat bir bütün olarak çok iyi.
- Your essay has some mistakes, but as a whole it is very good.
Tom bazı çok iyi sorular sordu.
- Tom asked some very good questions.
Bana o koyun etinden biraz ayır. Bir parça et için açlıktan ölüyorum.
- Save me some of that mutton. I'm starving for a bit of meat.
Tabakta bir parça piliç, bir patates ve biraz yeşil bezelye vardı.
- On the plate was a piece of chicken, a potato and some green peas.
Burası yaklaşık 500 yıl önce yapıldı.
- This was built some 500 years ago.
Yaklaşık üç saat önce berbat bir şey oldu.
- Something horrible happened about three hours ago.
I am going to stay here for a couple of days.
- Ich werde hier ein paar Tage bleiben.
I am taking a couple of days off.
- Ich nehme mir ein paar Tage frei.
I bought a pair of shoes.
- Ich habe ein Paar Schuhe gekauft.
He selected a pair of socks to match his suit.
- Er wählte ein Paar Socken, das zu seinem Anzug passte.