Her sabah erken kalkmaya gayret edeceğim.
- I'll make an effort to get up early every morning.
Eğer gayret etmezse, hiç kimse İngilizceye hakim olamaz.
- No one can master English if he doesn't make effort.
Çabalar sonuç getirmedi.
- The efforts brought about no effect.
Çabalar her zaman faydalı olmaz.
- Efforts do not always pay off.
Çalışma çok fazla enerji alır fakat bu çabaya değer.
- Study takes a lot of energy, but it is worth the effort.
Ortak çalışmaya dayalı bir çabaydı.
- It was a collaborative effort.
Herkes kendi dilini öğrenir ve asla diğer dillerden bir tek sözcük bile öğrenmek için herhangi bir çaba harcamaz.
- Everybody learns their own language and never make any effort to learn even one word of other languages.
Tom özür dilemek için hiçbir çaba harcamadı.
- Tom made no effort to apologize.
Önemli miktarda zaman ve emek harcanmış durumda.
- A considerable amount of time and effort have been spent already.
Nereye gidersen git, emek vermeden başarıyı bekleyemezsin.
- Go where you will, you can't hope for success without effort.
Hükümet ve özel aktörlerin çok güçlü çabalarına rağmen dilin geleceği umutsuzdur.
- Despite concerted effort by the government and private actors, the language's future is bleak.
Esperanto konuşmak o kadar kolaydır ki bazen gerçek bir çaba gerektirir.
- Speaking Esperanto is so easy that sometimes it requires a real effort.
Böyle zor zamanlarda girişimin hiçbir sıradan derecesi şirketi tehlikeden uzak tutmayacaktır.
- In difficult times like these, no ordinary degree of effort will get our company out of danger.
O çaba kuvvetiyle başardı.
- He succeeded by dint of effort.
Tüm çabaları ile, o başarılı olamadı.
- With all his efforts, he couldn't succeed.
O, çabalarına rağmen işinde başarısız oldu.
- He failed in his business in spite of his efforts.
Tom buzun üzerinde çaba harcamadan kaydı.
- Tom glided across the ice effortlessly.
Tüm çabalarımın yararsız olduğu ortaya çıktı.
- All my efforts turned out to be useless.
Lojban'ın geliştirilmesinde, dili ilk aşamasından beri tarafsız tutmak için çabalar tutarlı olarak yapılmıştır.
- In the development of Lojban, efforts were consistently made since the initial phase to keep the language culturally neutral.
O, sorunu zahmetsizce çözdü.
- He solved the problem effortlessly.
Bu görev zahmetsizce tamamlanabilir.
- This task can be completed effortlessly.
... Obama wants to reinvigorate that effort. This would ban the testing of any new nuclear weapons, ...
... It's like a team effort here. ...