O, hatalarını kolayca kabul edecek bir adam değildir.
- He is not a man to admit his mistakes easily.
O, soğuk algınlığına kolayca yakalanır.
- She catches colds easily.
Yarına kadar rahatça bekleyebilirim.
- I can easily wait till tomorrow.
Arzu ettiğini kolaylıkla alabildi.
- She managed to get what she desired easily.
Bu cihaz deniz suyunu kolaylıkla içme suyuna çevirmeyi mümkün kıldı.
- This device made it possible to turn sea-water into fresh water easily.
Yarına kadar rahatça bekleyebilirim.
- I can easily wait till tomorrow.
Tom yarışı rahat kazandı.
- Tom won the race easily.
Bu kanepeye rahatlıkla üç kişi oturtulabilir.
- This sofa can seat three people easily.
Tom televizyon izlerken rahat bir koltukta oturuyordu.
- Tom was sitting in an easy chair, watching TV.
Seni rahat ettirebilmek için elimden gelen her şeyi yaparım.
- I'll do whatever I can to make it easy for you.
Peyniri bıçakla kesmek kolaydır.
- It's easy to cut cheese with a knife.
İngilizce konuşmak kolay değildir.
- Speaking English is not easy.
Bu basit sandalye oldukça rahattır.
- This easy chair is quite comfortable.
Soruna basit bir çözüm muhtemelen mevcut.
- There is probably an easy solution to the problem.
Alıngan insanlara söyleyecekleriniz konusunda dikkatli olmak zorundasınız.
- You've got to be careful what you say to people who are easily offended.
Yapması kolaydır ve ucuzdur.
- It's easy to make and it's cheap.
Sami'nin her zaman kolayca ulaşabileceği hapları vardı.
- Sami always had pills within easy reach.
İstatistikler kolayca yanlış yorumlanabilir.
- Statistics are easy to misinterpret.
Bu elektronik sözlüğün işe yarar şeylerinden biri herhangi bir yere kolaylıkla taşınabilmesidir.
- The convenient thing about this electronic dictionary is that it's easy to carry anywhere.
Kendi ana dilinde doğal ses çıkarmak ve ana dilin olmayan bir dilde doğal olmayan ses çıkarmak çok kolaydır.
- It's very easy to sound natural in your own native language, and very easy to sound unnatural in your non-native language.
Radyoda doğal olarak konuşmak kolay değil.
- It is not easy to speak naturally on the radio.
Sakin ol! O kadar gergin olma!
- Take it easy! Don't be so nervous.
Sakin ol, Tom. Sinirlenme.
- Calm down, Tom. Take it easy.
The willingness to assume responsibilities does not come easily from any party in the current litigious climate of the construction industry in the United States.
Tom babası kadar uysal görünüyor.
- Tom seems as easy-going as his father.
Doğuştan oldukça uysal bir adam.
- He is by nature quite an easy-going man.
Eftsoones she causd him vp to be conuayd, / And of his armes despoyled easily .
Now that I know it's taken care of, I can rest easy at night.
She has a reputation for being easy; they say she's slept with half the senior class.
The teacher gave an easy test to her students.
... a path to building great Android accessories quickly and easily. ...
... daily life and make credible information easily available-- ...