Çocukluğundan kalan en eski anın ne?
- What is your earliest memory from childhood?
Bu kitap en eski insan yapısı köprülerin Yeni Taş Çağına kadar uzandığını söylüyor.
- This book says the earliest man-made bridges date back to the New Stone Age.
Lütfen bize Çelik Peyzaj Kenar taşları # STL3456'ın fiyat ve en erken teslimini bildirin.
- Please let us know the prices and earliest delivery of your Steel Landscape Edgings #STL3456.
Lütfen uygun olan en erken zamanında beni ara.
- Please call me at your earliest convenience.
Erken kalkmak istemedim.
- I didn't want to get up early.
Ben gerçekten yorgunum ve erken uyumak istiyorum.
- I'm really tired and want to go to bed early.
Erken ilkbahardı, bu yüzden çok sayıda müşteri yoktu.
- It was early spring, so there weren't many customers.
İlkbaharda herkes erken kalkar.
- In spring, everyone wakes up early.
Amerikan tarihinin ilk zamanlarında, siyahlar kölelik yaşadı.
- In the early days of American history, blacks lived in slavery.
Modern arabalar birçok yönden eski olanlardan farklıdır.
- Modern cars differ from the early ones in many ways.
Birçok eski araba direksiyon yerine yeke kullanırdı.
- Many early cars used a tiller instead of a steering wheel.
Bütün vakitsiz açan çiçekler soğuktan yandı.
- All the early flowers were bitten by the frost.
Tom ertesi gün erken bir başlangıç yapması nedeniyle erken yatmaya gitti.
- Tom went to bed early because he had an early start the next day.
Biz erken bir başlangıç yaptık.
- We got an early start.
Acele etmene gerek yoktu. Çok erken geldin.
- You needn't have hurried. You've arrived too early.
Acele etmene gerek yoktu. Zaten buraya çok erken vardın.
- You didn't need to hurry. You got here too early anyway.
O, ilk treni kaçırabileceği korkusuyla sabah erkenden evden çıktı.
- She left home early in the morning for fear that she might miss the first train.
Tom dün sabah erkenden Mary'yi görmeye gitti.
- Tom went to see Mary early yesterday morning.
Babam sabahçı bir kuş; o her gün 5.30'da kalkar.
- My father is an early bird; he gets up at 5:30 every day.
Trene binmeden önce bir gazete almak için istasyona yeterince erken varacağımdan emin olmak istiyorum.
- I want to make sure I get to the station early enough to buy a newspaper before getting on the train.
Öncelikle erken kalkman gerekiyor.
- In the first place it's necessary for you to get up early.
Noel'e yakın uçuşlar çabuk dolduğu için rezervasyonlarınızı erken yapın.
- Make your airplane reservations early since flights fill up quickly around Christmas.
Tom işi mümkün olduğu kadar çabuk bitirmeye çalışacak.
- Tom will try to finish the work as early as possible.
We finished the project an hour sooner than scheduled, so we left early.
The early guests sipped their punch and avoided each other's eyes.
His mother suffered an early death.
On my first day on the watch after leaving the shoplifting squad I paraded on earlies but had completely forgotten to take my ear ring off.
... or having access to the earliest computers and stuff like that. ...