eğlenceler

listen to the pronunciation of eğlenceler
Türkçe - İngilizce
entertainment
jinks
eğlence
amusement

Where do you want to go today? An amusement park, or maybe a movie? - Bugün nereye gitmek istiyorsun? Eğlence parkına mı yoksa belki filme mi?

Tom asked Mary to give him a ride to the amusement park. - Tom Mary'nin onu eğlence parkına götürmesini rica ettim.

eğlence
entertainment

There's no entertainment in the countryside. - Kırsal bölgede hiç eğlence yoktur.

A socialite is a person who is well known in fashionable society and is fond of social activities and entertainment. - Bir sosyete moda toplumda iyi tanınan ve sosyal faaliyetlere ve eğlenceye düşkün bir kişidir.

eğlence
fun

He learnt the periodic table by heart just for fun. - O sadece eğlence için periyodik tabloyu ezberledi.

It was fun playing in the park. - Parkta oynamak eğlenceliydi.

eğlence
{i} play

It was fun playing in the park. - Parkta oynamak eğlenceliydi.

It's fun to play tennis. - Tenis oynamak eğlenceli.

eğlence
distraction

I need a distraction. - Bir eğlenceye ihtiyacım var.

eğlence
high jinks
eğlence
diversion

Movies are a great diversion. - Filmler büyük bir eğlence.

eğlence
recreational

Recreational drug use inspires many urban legends. - Eğlence uyuşturucu kullanımı birçok şehir efsanelerine ilham veriyor.

eğlence
{i} relaxation
eğlence
{i} pastime

His favourite pastimes were hunting and golf. - Onun sevdiği eğlenceler avcılık ve golf.

Playing cards is a popular pastime. - Kart oynamak popüler bir eğlencedir.

eğlence
social

A socialite is a person who is well known in fashionable society and is fond of social activities and entertainment. - Bir sosyete moda toplumda iyi tanınan ve sosyal faaliyetlere ve eğlenceye düşkün bir kişidir.

ıyi eğlenceler
have a good time
eğlence
blow out
eğlence
joy

Music gives sound to fury, shape to joy. - Müzik öfkeye ses, eğlenceye şekil verir.

Where there is music there is joy. - Müziğin olduğu yerde eğlence var.

eğlence
festival
eğlence
entertaining

This is a very entertaining story. - Bu çok eğlenceli bir hikâye.

This TV program seems to be very entertaining. - Bu TV programı çok eğlenceli görünüyor.

eğlence
(deyim) fun and games

Life is not all fun and games. - Hayat eğlenceden ve oyundan ibaret değildir.

Fun and games are over. - Eğlence ve oyunlar bitti.

eğlence
fling
eğlence
spree
eğlence
merrymaking

After all the merrymaking, the apartment was in great disarray. - Tüm eğlenceden sonra daire büyük bir karışıklık içindeydi.

eğlence
recreation

Time is allotted for work, recreation, and study. - Zaman, çalışma, eğlence, ve eğitim için ayrılmıştır.

Playing go is my only recreation. - Go oynamak tek eğlencem.

eğlence
dance

It's fun to watch you dance. - Dans etmeni izlemek eğlenceli.

eğlence
delectation
eğlence
revel
eğlence
{i} lark

Don't come to school to lark around. - Sadece eğlence için okula gelme.

eğlence
pleasure

It looks like there's a pleasure boat. - Bir eğlence teknesi var gibi görünüyor.

I don't like to mix business with pleasure. - İşi eğlenceyle karıştırmaktan hoşlanmıyorum.

eğlence
{i} party

Trang's party was as fun as a funeral wake. - Trang'in partisi bir cenaze sonrasında olduğu kadar eğlenceliydi.

Her party was really fun. - Onun partisi gerçekten eğlenceliydi.

eğlence
beano
eğlence
bash
eğlence
plaything
eğlence
binge
eğlence
pasttime
eğlence
jollity
eğlence
carnival
eğlence
gaiety
eğlence
conviviality
eğlence
merriment
eğlence
jollification
eğlence
gag
eğlence
festivity

Once the festivity finishes, we'll go back to work. - Eğlence bittiğinde işe geri döneceğiz.

eğlence
party, entertainment
eğlence
jamboree
eğlence
jolliness
eğlence
fete
eğlence
entertainment, fun, amusement
eğlence
something that entertains or amuses, (an) entertainment
eğlence
amusement, entertainment, fun, recreation, pastime, festivities, diversion; plaything, joy
eğlence
frolic
eğlence
easy task, a piece of cake
eğlence
rejoicing
eğlence
regale
eğlence
{i} frivolity
eğlence
rejoicings
eğlence
rollick
eğlence
{i} racket
eğlence
potlatch
eğlence
{i} saturnalia
eğlence
divertissement
eğlence
{i} resource
eğlence
{i} setout
eğlence
{i} sport

Australians excel at sports and entertainment. - Avustralyalılar spor ve eğlencede üstündürler.

Türkçe - Türkçe

eğlenceler teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Eğlence
zevk

Basket oynamak çok zevklidir. - Basketbol oynamak çok eğlenceli.

Eğlence
sefahat
eğlence
Eğlenme işi: "Biz bu işe tuhaf bir merakla eğlence şeklinde başladık."- F. R. Atay
eğlence
Eğlenme işi
eğlence
Neşeli ve hoşça vakit geçirilen toplantı
eğlence
Neşeli ve hoşça vakit geçirten şey: "Karıma göre en güzel eğlence, kırda yayan gezmek, kırların havasından istifade etmektir."- Ö. Seyfettin
eğlence
Neşeli ve hoşça vakit geçirilen toplantı: "Boş arsalara çeşitli eğlence çadırları kurulur."- S. Ayverdi
eğlence
Neşeli ve hoşça vakit geçirten şey
eğlenceler