She took pains to educate her children.
- O, çocuklarını eğitmek için saçını süpürge etti.
Tom hired someone to train his dog.
- Tom köpeğini eğitmek için birini kiraladı.
Dan didn't even want to train Linda.
- Dan Linda'yı eğitmek bile istememişti.
Educating the mind without educating the heart is no education at all.
- Kalbi eğitmeden zihni eğitmek hiç eğitim görmemektir.
My very educated mother just showed us nine planets.
- Benim çok eğitimli annem az önce bize dokuz gezegeni gösterdi.
Ford was poorly educated.
- Ford kötü eğitim gördü.
I trained the dog to do tricks.
- Oyun yapması için köpeği eğittim.
Tom was trained as a doctor.
- Tom bir doktor olarak eğitildi.
They needed jobs and training.
- Onların işlere ve eğitime ihtiyacı vardı.
Tom can't ride a bicycle very well yet, so his bicycle has training wheels.
- Tom henüz bisiklete çok iyi binemiyor, bu yüzden onun bisikletinin eğitim tekerlekleri var.
My very educated mother just showed us nine planets.
- Benim çok eğitimli annem az önce bize dokuz gezegeni gösterdi.
What does it mean to have an educated mind in the 21st century?
- 21. yüzyılda eğitimli bir akla sahip olmak ne anlama geliyor?
I am training hard so that I may win the race.
- Ben, yarışı kazanabilirim diye sıkı eğitim yapıyorum.
If he had trained himself harder at that time, he would be healthier now.
- O zaman kendini daha iyi eğitmiş olsaydı, o şimdi daha sağlıklı olacaktı.
The mandatory character of schooling is rarely analyzed in the multitude of works dedicated to the study of the various ways to develop within children the desire to learn.
- Eğitimin zorunlu karakteri çocukların içinde öğrenme arzusu geliştirmek için çeşitli şekillerde çalışmaya adanmış işlerin çokluğunda nadiren analiz edilir.
I will have to wait till I finish schooling and start earning money.
- Eğitimi bitirinceye ve para kazanmaya başlayıncaya kadar beklemek zorunda kalacağım.
Do you know anything about training dogs?
- Köpekleri eğitme hakkında bir şey biliyor musun?