eğitimci

listen to the pronunciation of eğitimci
Türkçe - İngilizce
trainer

The trainer gave instructions in the afternoons. - Eğitimci öğleden sonraları talimatlar verdi.

educator

He's a wonderful educator. - O harika bir eğitimci.

The data collected in Tyrel's research is of great value both to administrators and to educators. - Tyrel'in araştırmasında toplanan bilgi hem yöneticiler hem de eğitimciler için çok değerlidir.

pedagogue
educationalist, educator; pedagogue
educator, educationist, educationalist, pedagogist
academician
educationist
educationalist
eğitim
{i} education

The quality of higher education must answer to the highest international standards. - Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.

Education in this world disappoints me. - Bu dünyadaki eğitim beni hayal kırıklığına uğratıyor.

eğitim
training

I am training hard so that I may win the race. - Ben, yarışı kazanabilirim diye sıkı eğitim yapıyorum.

Tom can't ride a bicycle very well yet, so his bicycle has training wheels. - Tom henüz bisiklete çok iyi binemiyor, bu yüzden onun bisikletinin eğitim tekerlekleri var.

eğitim
{i} instruction

The level of English instruction in the country is very low. - Kırsalda İngilizce eğitimi seviyesi çok düşük.

The level of English instruction in Israel is very low. - İsrail'de İngilizce eğitim seviyesi çok düşük.

eğitim
(Askeri) drill
eğitim
education, instruction, schooling; training; drill
eğitim
practice
eğitim
{i} nurture
eğitim
(Askeri) exercise
eğitim
educational

Television could be an important source of culture, and its educational broadcasts are valued in many schools. - Televizyon önemli bir kültür kaynağı olabilir, ve eğitim yayınlarına birçok okulda değer verilmektedir.

The educational system in Japan was influenced by that in the USA. - Japonya'daki eğitim sistemi, Amerika'dakinden etkilenmiştir.

eğitim
instructional
eğitim
(Hukuk) (mesleki) training
eğitim
schooling

The mandatory character of schooling is rarely analyzed in the multitude of works dedicated to the study of the various ways to develop within children the desire to learn. - Eğitimin zorunlu karakteri çocukların içinde öğrenme arzusu geliştirmek için çeşitli şekillerde çalışmaya adanmış işlerin çokluğunda nadiren analiz edilir.

I will have to wait till I finish schooling and start earning money. - Eğitimi bitirinceye ve para kazanmaya başlayıncaya kadar beklemek zorunda kalacağım.

eğitim
course

Is physical education a required course? - Beden eğitimi gerekli bir ders mi?

She was able to continue her education through correspondence courses. - O, mektupla öğretim ile eğitimine devam edebildi.

eğitim
in training
eğitim
exercitation
eğitim
discipline
eğitim
traınıng
eğitim
pedagogy, pedagogics
eğitim
(Hukuk) education, training
eğitim
reeducation
Türkçe - Türkçe
Eğitim işiyle uğraşan (kimse), terbiyeci, pedagog
Eğitim işiyle uğraşan kimse, terbiyeci, pedagog
Eğitim
terbiye
eğitim
Belli bir bilim dalı veya sanat kolunda yetiştirme, geliştirme ve eğitme işi
eğitim
Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme, terbiye
eğitim
Belli bir bilim dalı veya sanat kolunda yetiştirme, geliştirme ve eğitme işi: "Mezun olduktan sonra yüksek eğitim için Lyon'a gönderilir."- H. Taner. Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme, terbiye: "Eğitim, bizim istediğimiz kalıplara göre adam yetiştirmek değildir."- H. Taner
eğitim
Eğitim bilimi
eğitimci