Açlıktan ölen fakir çocukların halini düşünmüyorlar mı?
- Don't they think about the poor children who are dying of hunger?
Sepet dokuma ölen bir sanattır.
- Basket weaving is a dying art.
Ölüm yaşamın zıttı değildir: biz ölümümüzü ölürken geçirmezken hayatımızı yaşarken geçiririz.
- Dying is not the opposite of living: we spend our life living while we don't spend our death dying.
Binlerce asker ve sivil ölüyorlardı.
- Thousands of soldiers and civilians were dying.
Ölmekte olan hastanın ailesi ne olacak?
- What about the family of the dying patient?
Ben ölmekten korkuyorum.
- I am afraid of dying.
Tom ölmekten korkuyor.
- Tom is afraid of dying.
Çoğu dilde ölüm ve ölmeyi açıklamak için örtülü ifadeler vardır.
- Most languages have euphemistic expressions to describe death and dying.
Ölüm yaşamın zıttı değildir: biz ölümümüzü ölürken geçirmezken hayatımızı yaşarken geçiririz.
- Dying is not the opposite of living: we spend our life living while we don't spend our death dying.
Ölümden korkmuyorum ama ölmekten korkuyorum.
- I do not fear death, but dying.
His dying words were of his mother.
In the dying moments of daylight I glimpsed a sail on the horizon.
I am dying to do that.
The battlefield was littered with the dead and dying.
The dying dog was put out of his misery with a single shot.