The divorce left the man with emotional wounds.
- Boşanma adamda duygusal yaralar bıraktı.
Madison made an emotional speech in Congress.
- Madison Kongrede çok duygusal bir konuşma yaptı.
Don't be so sentimental.
- Bu kadar duygusal olmayın.
Don't be such a sentimental idiot.
- Böyle bir duygusal aptal olmayın.
How do I know that anyone else is a sentient being?
- Başka birinin duygusal bir varlık olduğunu nereden bilirim?
Raccoons have become sentient.
- Rakunlar duygusal hale geldi.
Tom is emotionally blackmailing Mary.
- Tom duygusal olarak Mary'ye şantaj yapıyor.
The refugees suffered physically and emotionally.
- Mülteciler fiziksel ve duygusal olarak acı çekti.