Break this glass in case of fire.
- Yangın durumunda bu camı kır.
In case of fire, dial 119.
- Yangın durumunda, 119'u çevir.
In the event of misfortune, celebrations are the best.
- Talihsizlik durumunda kutlamalar en iyisidir.
What would you do in the event of a zombie apocalypse?
- Bir zombi kıyameti durumunda ne yapardın?
Break this glass in case of fire.
- Yangın durumunda bu camı kır.
In case of fire, dial 119.
- Yangın durumunda, 119'u çevir.
What would you do in this circumstance?
- Bu durumda siz ne yapardınız?
These are special circumstances.
- Bunlar özel durumlar.
In situations like these, it's best to remain calm.
- Bu gibi durumlarda sakin kalmak en iyisidir.
If you want to discuss the situation, please let us know.
- Durumu görüşmek istiyorsanız, lütfen bize bildirin.
I want a status report.
- Bir durum raporu istiyorum.
What's your marital status?
- Medeni durumun nedir?
It is difficult for me to handle the case.
- Durumla başa çıkmak benim için zor.
In any case, it's none of your business.
- Her durumda, bu seni ilgilendirmez.
They are in great condition.
- Onlar mükemmel durumdalar.
That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
- O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
Divorce can put mutual friends of the divorcing couple in a difficult position, particularly if it's an acrimonious split.
- Boşanmalar, boşanan çiftlerin ortak arkadaşlarını zor durumda bırakabilir, özellikle de ayrılık sert ve tantanalı olmuşsa.
Tom made his position clear.
- Tom durumunu netleştirdi.
To all appearance his statement was true.
- Görünüşe göre onun durumu gerçekti.
While the civil war went on, the country was in a state of anarchy.
- İç savaş sırasında, ülke anarşik bir durum içindeydi.
He never drinks except on special occasions.
- Özel durumlar dışında asla içmez.
Let's reserve that for another occasion.
- Başka bir durum için onu ayıralım.
Weather conditions may change.
- Hava durumları değişebilir.
This patient's conditions are getting worse day after day.
- Bu hastanın durumu günden güne kötüleşiyor.
What was the determining factor in this case?
- Bu durumda belirleyici faktör neydi?
These facts support my hypothesis.
- Bu durum hipotezimi destekliyor.
We have many things in common: hobbies, educational backgrounds, for instance.
- Ortak çok şeyimiz var: örneğin hobilerimiz, eğitim durumu.
In the event of misfortune, celebrations are the best.
- Talihsizlik durumunda kutlamalar en iyisidir.
What would you do in the event of a zombie apocalypse?
- Bir zombi kıyameti durumunda ne yapardın?
What reason could I possibly have to lie to you?
- Ne diye sana yalan söylemek durumunda kalayım ki?
The common state of this matter is solid.
- Bu maddenin normal durumu katıdır.
I explained what the matter was.
- Durumun ne olduğunu açıkladım.
The instrumental case is one of the most graceful aspects of the Russian language.
- Araç durumu Rus dilinin en zarif yönlerinden biridir.
He sized up the situation and acted immediately.
- Durumu değerlendirdi ve derhal harekete geçti.
The situation has come to the point where we either sink or swim.
- Durum ya batarsın ya da çıkarsın noktasına geldi.
There will be situations where no textbook answer will be available to guide you.
- Size rehberlik etmek için hiçbir ders kitabı cevabının mevcut olmayacağı durumlar olacaktır.
In most cases, modernization is identified with Westernization.
- Çoğu durumda, modernizasyon batılılaşma ile tanımlanır.
The situation has come to the point where we either sink or swim.
- Durum ya batarsın ya da çıkarsın noktasına geldi.
One's point of view depends on the point where one sits.
- Bir kişinin bir şeye bakma tarzı onun durumuna bağlıdır.
We have many things in common: hobbies, educational backgrounds, for instance.
- Ortak çok şeyimiz var: örneğin hobilerimiz, eğitim durumu.
Among other things, we talked about the weather.
- Diğer şeyler arasında hava durumunu konuştuk.
Your way of looking at something depends on your situation.
- Bir şeye bakış şeklin senin durumuna bağlıdır.
The situation of the villagers is better than ten years ago in many ways.
- Köylülerin durumu birçok yönden on yıl öncesine göre daha iyi.
Both quantity and quality are important in most cases.
- Hem miktar hem de kalite birçok durumlarda önemlidirler.
I'll always stand by you in case of trouble.
- Ben her zaman sorun durumunda hep yanında olacağım.
He's really in good shape.
- O gerçekten iyi durumda.
Tom is in bad shape these days.
- Tom bugünlerde kötü durumda.
Sami's SUV is in perfect working order.
- Sami'nin SUV'u mükemmel çalışır durumda.
The room is in immaculate order.
- Oda kusursuz durumda.
We have ourselves a whole new ball game.
- Bambaşka bir durumumuz var.
I'm going to lay aside that money for emergencies.
- Acil durumlar için o parayı biriktireceğim.
Layla was in a dangerous situation.
- Leyla tehlikeli bir durumdaydı.
TV is harmful in that it keeps your mind in a passive state.
- TV aklınızı pasif durumda tutması bakımından zararlıdır.
This is a deplorable state of affairs.
- Bu üzücü bir durumdur.
We cannot allow this state of affairs to continue any longer.
- Artık bu durumun devam etmesine izin veremeyiz.
The situation could only be settled by war.
- Bu durum sadece savaşla halledilebilirdi.
The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor.
- Belgesel, yoksulların durumu hakkında bilinçlendirmek demektir.
The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor.
- Belgesel, yoksulların durumuyla ilgili bilinci arttırmayı amaçlıyor.