The balance at the bank stands at two million yen.
- Bankadaki bakiye 2 milyon yende duruyor.
I could scarcely stand on my feet.
- Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
He stood at the end of the line.
- Sıranın sonunda durdu.
Once the complaining starts, it never ends.
- Bir defa şikayet etmeye başladığında asla durmaz.
Someone is standing behind the wall.
- Birisi duvarın arkasında duruyor.
I'm worn out, because I've been standing all day.
- Bütün gün ayakta durduğum için yoruldum.
A car stopped at the entrance.
- Girişte bir araba durdu.
At the Battle of Verdun, French forces stopped a German attack.
- Verdun Savaşında,Fransız güçleri bir Alman saldırısını durdurdu.
The car dove into the field and, after bumping along for a time, came to a halt.
- Araba tarlaya daldı ve bir süre sarsıldıktan sonra durma noktasına geldi.
They were unanimous that the war should be brought to a halt.
- Onlar savaşın durdurulması gerektiği konusunda aynı fikirdeydiler.
Hold up, what do you think you're doing?
- Dur bakalım, Sen ne yaptığını düşünüyorsun?
I wonder how Tom is holding up.
- Acaba Tom'un durumu nasıl?
He pushed the stalled car with all his might.
- O, bütün gücüyle durmuş arabayı itti.
Why are they stalling?
- Onlar neden duruyorlar?
Onlar buluşmaları süresince kayak yapmaya gittiler.
- They went skiing during their date.
Yazılım şirketi ekonomik durgunluk sürecinde büyük başarısızlığa uğradı.
- The software company collapsed during the recession.