They seem unstoppable.
- Onlar durdurulamaz görünüyor.
He's unstoppable right now but the question is how long he can remain at the pinnacle of his career.
- O şu anda durdurulamaz fakat sorun onun kariyerinin zirvesinde ne kadar kalacağıdır.
The balance at the bank stands at two million yen.
- Bankadaki bakiye 2 milyon yende duruyor.
These two are standing abreast.
- Bu ikisi yan yana duruyor.
He stood at the end of the line.
- Sıranın sonunda durdu.
Once the complaining starts, it never ends.
- Bir defa şikayet etmeye başladığında asla durmaz.
These two are standing abreast.
- Bu ikisi yan yana duruyor.
Someone is standing behind the wall.
- Birisi duvarın arkasında duruyor.
A car stopped at the entrance.
- Girişte bir araba durdu.
My house is close to a bus stop.
- Evim otobüs durağına yakın.
Halt! Stay right where you are or I'll shoot!
- Dur! Olduğun yerde kal, yoksa vururum!
They were unanimous that the war should be brought to a halt.
- Onlar savaşın durdurulması gerektiği konusunda aynı fikirdeydiler.
When riding the escalator, please hold the handrail and stand inside the yellow line.
- Yürüyen merdivene binerken lütfen tırabzanı tut ve sarı çizginin içinde dur.
I wonder how Tom is holding up.
- Acaba Tom'un durumu nasıl?
He pushed the stalled car with all his might.
- O, bütün gücüyle durmuş arabayı itti.
You've stalled the engine.
- Sen motoru durdurdun.