Bunun senin için ne kadar kafa karıştırıcı olduğunu biliyorum.
- I know how confusing this must be for you.
Sinir bozucu ve kafa karıştırıcıydı.
- It was frustrating and confusing.
Profesörün bize verdiği problemi çözmeye çalıştık fakat karışık görünüyordu.
- We tried to figure out the problem our professor had given us, but it seemed confusing.
Ben her zaman, John'u Paul ile karıştırıyorum.
- I'm always confusing John with Paul.
Onun sözleri kafa karıştırıcı.
- His words are confusing.
Bu açıklama şaşırtıcı gibi geliyor.
- This explanation sounds confusing.
Bunu şaşırtıcı buluyorum.
- I find this confusing.
En sonunda kafa karıştıran labirentten dışarı çıkabildim.
- I finally found my way out of the confusing maze.