Kozue öğretmenin dersinin, donuk, sıkıcı ve sonsuz olduğunu düşündü.
- Kozue thought the teacher's lecture was dull, boring and endless.
Erik; düne kadar tanıdığım en donuk insan olan Emily'den daha donuk.
- Erik is duller than Emily who, until yesterday, was the dullest person I knew.
O, filmi çok sıkıcı buldu.
- He found the movie very dull.
Bu kulüp korkunç şekilde sıkıcıdır. Dans alanı boş ve sigara içme verandası tıka basa doludur.
- This club is fearfully dull. The dance floor is empty and the smoking patio is packed.
Televizyon yaratıcı gücümüzü köreltebilir.
- Television can dull our creative power.
Bu kör kalemle yazamıyorum.
- I can't write with this dull pencil.
O tip bir kişi can sıkıcıdır.
- That type of person is dull.
Bu kulüp korkunç şekilde sıkıcıdır. Dans alanı boş ve sigara içme verandası tıka basa doludur.
- This club is fearfully dull. The dance floor is empty and the smoking patio is packed.
He drinks to dull the pain.
A razor will dull with use.
Choose a dull finish to hide fingerprints.
Years of misuse have dulled the tools.
When does having a dull personality ever get you a girlfriend? Even if you get one, how does being dull help you keep a relationship for over a year?.
My brother's widow has married again.
- Erkek kardeşimin dul eşi yeniden evlendi.
The widow was dressed in black.
- Dul kadın siyah giyinmişti.
Thousands of women were widowed by the war.
- Binlerce kadın, savaş tarafından dul bırakıldı.
Tom was widowed twice.
- Tom iki defa dul oldu.