Select Keyboard: Türkçe ▾ X
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Kıta fosil yakıtlarca zengindir.
- The continent is abundant in fossil fuels.
Fosil yakıt fiyatları tavana vurdu.
- Fossil fuel prices shot through the roof.
Tüplü dalgıçlar suyun altında altın paralar, antik kalıntılar, soyu tükenmiş hayvanların kalıntıları dahil birçok ilginç şeyler buldu.
- Scuba divers have found many interesting things under water including gold coins, ancient ruins, and fossils of extinct animals.
Amber fosilleşmiş reçinedir.
- Amber is fossilised resin.
Ellerimde tuttuğum şey fosilleşmiş bir kabuk.
- A fossilized shell is what I'm holding in my hands.