Aidatlarınızı saymana ödeyin.
- Pay your dues to the treasurer.
Aidatlar ekim ayında toplanır.
- Dues are collected in October.
Aidatlar ekim ayında toplanır.
- Dues are collected in October.
Birçok üye aidatlar yükseldiğinde kulüpten ayrıldı.
- Many members dropped out of the club when the dues were raised.
Ücretlerini ödememiş olanların dersin sonunda beni görmeleri isteniyor.
- Those who have not paid their dues are asked to see me at the end of class.
Tom'un üç saat önce burada vadesi dolmuştu.
- Tom was due here three hours ago.
Bayanlar baylar, havaalanındaki bir kaza sebebiyle varışımız gecikecek.
- Ladies and gentlemen, due to an accident at the airport, our arrival will be delayed.
Son zamanlardaki olaylar sebebiyle, kendimi işime vermem tamamen imkansız.
- Due to recent events, it is completely impossible for me to focus on my work.
Tom 2.30'a kadar burada uygun değil.
- Tom isn't due here till 2:30.
Tom'un davranışı nedeniyle mahkeme Mary'nin hesabının doğru olduğuna inanıyor.
- Due to Tom's behavior, the court is convinced that Mary's account is accurate.
Bugünkü durumumu aileme borçluyum.
- What I am today is due to my parents.
Biriktirdiği serveti şansına ve çok çalışmasına borçlu.
- Her ability to amass a fortune is due to luck and hard work.
Gerekli işlemleri takip etmek zorundayız.
- We have to follow due process.
Biriktirdiği serveti şansına ve çok çalışmasına borçlu.
- Her ability to amass a fortune is due to luck and hard work.
O, kumar borçlarından dolayı iflas etti.
- He's gone bankrupt due to gambling debts.
Uzun süredir hasta olduğundan rengi bembeyaz olmuş.
- Her deathly paleness is due to long illness.
Başvurular için süre sonu pazartesi.
- Applications are due by Monday.
Tam olarak düşündükten sonra teklifi kabul ettim.
- I accepted the offer after due consideration.
Yağmur nedeniyle planlarım tamamen karıştı.
- Due to the rain, my plans were completely mixed up.
Tam olarak düşündükten sonra teklifi kabul ettim.
- I accepted the offer after due consideration.
Sezarın hakkını Sezara verin.
- Give the devil his due.
Sezar'ın hakkı Sezar'a.
- Give credit where credit is due.
Dün Japonya'da bir sürü bina deprem dolayısıyla yıkıldı.
- A lot of buildings collapsed in Japan due to the earthquake yesterday.
O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
- It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
The baby is just about due.
When is your baby due?.
Payment is due to him in ten days.
With all due respect, you're wrong about that.
The river runs due north for about a mile.
He too championed the anti-apartheid cause, paid his dues, had his works banned.
The carrier to Casterbridge came up as Edward stepped into the road, and jumped down from the van to pay toll. . . . The carrier paid his dues.