due teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- {s} vadesi dolmuş
Tom'un üç saat önce burada vadesi dolmuştu.
- Tom was due here three hours ago.
- {s} hak ettiği, gereken: This matter is at last being given due attention. Bu
- sebebiyle
Son zamanlardaki olaylar sebebiyle, kendimi işime vermem tamamen imkansız.
- Due to recent events, it is completely impossible for me to focus on my work.
Bayanlar baylar, havaalanındaki bir kaza sebebiyle varışımız gecikecek.
- Ladies and gentlemen, due to an accident at the airport, our arrival will be delayed.
- adv.-e doğru: adj.borçlu
- {s} uygun
Tom 2.30'a kadar burada uygun değil.
- Tom isn't due here till 2:30.
- {s} gereken
- sona erme
- (Ticaret) vadesi gelen
- hak vergi
- son tarih
- zamanı gelen
- (Ticaret) borçlu
Bugünkü durumumu aileme borçluyum.
- What I am today is due to my parents.
Biriktirdiği serveti şansına ve çok çalışmasına borçlu.
- Her ability to amass a fortune is due to luck and hard work.
- hak ettiği
- günü gelen
- üzere
- -e doğru
- (Havacılık) yüzünden sebebiyle
- süresi dolan
- hak ettiği şey
- muaccel
- tam bir yöne doğru
- hak edilen
- {f} e doğru
- yeterli
- gerekli
Gerekli işlemleri takip etmek zorundayız.
- We have to follow due process.
- tam
Tam olarak düşündükten sonra teklifi kabul ettim.
- I accepted the offer after due consideration.
Son zamanlardaki olaylar sebebiyle, kendimi işime vermem tamamen imkansız.
- Due to recent events, it is completely impossible for me to focus on my work.
- tam olarak
Tam olarak düşündükten sonra teklifi kabul ettim.
- I accepted the offer after due consideration.
- direkt olarak
- doğruca
- kişinin hakkı
- (pul) ödeme zamanı gelmiş
- hak
Sezar'ın hakkı Sezar'a.
- Give credit where credit is due.
Sezarın hakkını Sezara verin.
- Give the devil his due.
- beklenen
- vadesi dolmuş vakti gelmiş
- yerine getirilmesi gereken
- gelmesi icap eden
- münasip
- due course of time zamanı gelince
- {s} (akla/kanunlara/toplumca makbul sayılana) uygun olan
- (isim) hak
- lâyık
- {s} zamanı gelmiş
- doğru
Tom'un davranışı nedeniyle mahkeme Mary'nin hesabının doğru olduğuna inanıyor.
- Due to Tom's behavior, the court is convinced that Mary's account is accurate.
- ödeme zamanı gelmiş
- ödenmesi gerekli olan
- dolayı
Selden dolayı dersler ertelendi.
- Classes have been suspended due to floods.
Kaza onun dikkatsizliğinden dolayıydı.
- The accident was due to his carelessness.
- vade tarihi
- vadesi gelmiş
- alacak
- (Ticaret) borç
Biriktirdiği serveti şansına ve çok çalışmasına borçlu.
- Her ability to amass a fortune is due to luck and hard work.
Borçlarını ödemiş olan insanların isimlerini listeden silin.
- Cross off the names of the people who have paid their dues.
- gelmesi gereken
- süre
Uzun süredir hasta olduğundan rengi bembeyaz olmuş.
- Her deathly paleness is due to long illness.
Başvurular için süre sonu pazartesi.
- Applications are due by Monday.
- (Ticaret) borç olan
- (Bilgisayar) due
- due to
- yüzünden
Bu başarısızlık sizin hatanız yüzünden.
- This failure is due to your mistake.
Kaza yönetici ihmali yüzündendi.
- The accident was due to the negligence of the caretaker.
- due to
- -den dolayı
- due to
- nedeniyle
O, çaba eksikliği nedeniyle başarısız oldu.
- He failed due to lack of effort.
Hastalık nedeniyle ödevimde erkek kardeşime yardım ettirmek zorunda kaldım.
- I had to have my brother help me with my homework due to illness.
- due to
- den dolayı
- due back
- Geri dönmesi gerekli olan
- due to
- - sebebiyle
- due balance
- (Kanun) borç
- due by
- süre sonu
Başvurular için süre sonu pazartesi.
- Applications are due by Monday.
- due cone
- çift konik keçe
- due course of time
- zamanı gelince
- due course of time
- vakti saati gelince
- due date
- bitiş tarihi
- due date
- tamamlama tarihi
- due date
- (Askeri,Ticaret) ödeme tarihi
31 Martın ödeme tarihi olduğunu sana tekrar hatırlatayım.
- Let me remind you again that March 31st is the due date.
- due debt
- (Kanun,Ticaret) muaccel borç
- due debt
- (Ticaret) ödemesi gelmiş borç
- due debt
- (Kanun) vadesi gelmiş borç
- due east
- tam doğuya doğru
- due east
- tam doğuya
- due line
- (Ticaret) vade tarihi
- due line
- (Ticaret) ödeme tarihi
- due on
- (Bilgisayar) tarihinde süresi doluyor
- due out
- (Askeri) çıkacak
- due south
- tam güneye doğru
- due south
- tam güneye
- due to
- dolayı
Selden dolayı dersler ertelendi.
- Classes have been suspended due to floods.
O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
- It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
- due to
- lazım gelen
- due to
- layık
- due to
- münasip
- due to
- naşi
- due to
- hesabıyla
- due to
- in sayesinde
- due to
- bağlı
Onun başarısı çoğunlukla iyi şansa bağlıydı.
- His success was mostly due to good luck.
- due to a loss
- kayıp nedeni ile
- due to a loss
- kayıp nedeniyle
- due to affiliated companies
- (Ticaret) bağlı ortaklıklara borçlar
- due to banks
- (Ticaret) banka borçları
- due to compelling reasons
- zorunlu nedenlerle
- due to force majeure
- zorunlu nedenlerle
- due to loss
- kayıp nedeni ile
- due to loss
- kayıp nedeniyle
- due to participations
- (Ticaret) iştiraklere borçlar
- due to similar reason
- aynı nedenle
- due to similar reasons
- aynı nedenlerle
- due to similar reasons
- aynı sebeplerle
- due to these reasons
- bu nedenlerden ötürü
- due to these reasons
- bu nedenlerden dolayı
- due to this reason
- bu sebepten ötürü
- due to this reason
- bu nedenden ötürü
- due to this reason
- bu sebepten dolayı
- due today
- (Bilgisayar) bugün süresi doluyor
- due bill
- vadesi gelmiş senet
- due care
- gerekli olan itina
- due date
- son tarih
- due date
- vade tarihi
- due east
- doğuya doğru
- due from banks
- bankalardaki paralar
- due on
- tarihine kadar
- due sum
- borçlu olunan meblağ
- due to the fact that
- den dolayı
- due west
- batıya doğru
- due consideration
- dikkate alındıktan sonra
In assessing the Tenders due consideration will be given to the contractual completion dates, costs of design and erection, optional work and any other factors.
- due course
- beklenen normal süresi içinde ya da normal saatinde gerçekleşecek olan eylem
Dinner will be ready due course - Akşam yemeği yemek saatinde hazır olacak.
- due course
- zamanı gelince
- due date
- vade sonu
- due diligence
- (Kanun) Alınması gerekli önlemler
- due diligence
- Bir şirket ya da kurumun mevcut durum analizi
- due diligence
- Durum tespiti, değerlendirme çalışması
- due from banks
- bankalardaki paralar, bankalardaki varlıklar
- due north
- nedeniyle kuzeyde
- due out
- Yakında ayrılması beklenen
- due out
- çıKACAK, BORÇ, DEPO BORCU: İstekte bulunulan stokun, hemen verilmesi mümkün olmayan ve ikmal işlemi için, başka bir ikmal kaynağına havale edilmeyip, ilerde verilmek üzere kayda geçirilen kısım. Bak. "current unfilled demand"
- due process
- süreç
- due respect
- Saygısızlık
- due sum
- borçlu olunan meblâğ
- due time
- beklenen zaman
- due to
- cihetiyle
- due to circumstances beyond my control
- elimde olmayan sebelerden ötürü
- due to fact that
- Aslında nedeniyle bu
- due to the fact that
- -den dolayı
- due to this
- Buna bağlı
- due to weather
- Uygun olmayan hava koşulları nedeniyle
- due bill
- (Kanun) muaccel senet
- due care
- gerekli özen
- due date
- (Askeri) VADE, ÖDEME TARİHİ
- due date
- gereğinin yapılacağı tarih
- due in
- (Askeri) GELECEK, ALACAK; DEPO ALACAĞI: Satıcıdan, tamir tesislerinden, monte faaliyetlerinden, depo transferlerinden ve diğer kaynaklardan beklenen malzeme miktarı
- due north
- tam kuzeye
- due north
- tam kuzeye doğru
- due process
- (Kanun) yargı süreci
- due process of law
- kişisel hakları korumak şartıyla bir kimsenin yasal anlamda suçlu olup olmadığını belirleme süreci
- due to
- (Fiili Deyim ) 1- -e atfedilebilir , hamledilebilir 2- yüzünden , -den dolayı
- due to
- yüklenebilir
- due west
- tam batıya doğru
- due west
- tam batıya
- dues
- resmi ödeme
- dues
- aidat
Birçok üye aidatlar yükseldiğinde kulüpten ayrıldı.
- Many members dropped out of the club when the dues were raised.
Aidatlar ekim ayında toplanır.
- Dues are collected in October.
- give due
- (deyim) give someone his due birinin iyi tarafını görmek,hakkını vermek
- when due
- zamanında
- amounts due
- (Ticaret) ödenmesi gereken meblağlar
- be due
- (Ticaret) vadesi gelmek
- be due to
- -e borçlu olmak
- be due to
- -den kaynaklanmak
- be due to
- -den ileri gelmek
- deliver in due time
- zamanında teslim etmek
- due date
- süre sonu
- due date
- (Kanun) vade günü
- due in
- (Askeri) gelecek
- due in
- (Askeri) alacak
- due in
- (Askeri) beklenen
- due in
- kalan süre
- due in
- (Askeri) depo alacağı
- due out
- (Askeri) borç
- due out
- (Askeri) depo borcu
- due to
- sayesinde
- dues
- ödenti
- dues
- resmi vergiler
- dues
- üyelik aidatı
- dues
- (Ticaret) aidatlar
Aidatlarınızı saymana ödeyin.
- Pay your dues to the treasurer.
Birçok üye aidatlar yükseldiğinde kulüpten ayrıldı.
- Many members dropped out of the club when the dues were raised.
- duty due
- (Ticaret) tahakkuk eden vergi
- exclusive license due
- (Kanun) bir kimseye ait ruhsatname
- execution without due process
- (Kanun) yargısız infaz
- extend due date
- (Eğitim) son başvuru tarihini uzatmak
- give the devil his due
- (Konuşma Dili) hakça muamele etmek
- in due course
- vakti gelince
- in due course of
- esnasında
- in due time
- vaktinde
- in due time
- vakti gelince
- in due time
- zamanı gelince
- meet due honour
- hüsnü kabul göstermek
- over due
- (Ticaret) vadesi geçmiş
- right to due process
- (Kanun) adil yargılanma hakkı
- when due
- vadesinde
- with all due defer to you
- hatırınız kalmasın
- with all due respect
- kusura bakmayın ama
- become due
- vadesi gelmek
- crack due to expansion
- genişlemenin yol açtığı çatlak
- crack due to shrinkage
- büzülmenin yol açtığı çatlak
- crack due to thermal stress
- ısıl gerilmenin yol açtığı çatlak
- fail due
- vadesi gelmek
- fall due
- vadesi gelmek
- give sb his due
- hakkını yememek
- in due course
- zamanında
- in due course
- vaktinde
- interest due
- vadesi gelmiş faiz
- past due
- zamanı geçmiş
- postage due
- taksa
- postage-due stamp
- taksa pulu
- due to
- gereği
- fell due
- nedeniyle düştü
- in due course
- zamanı/vakti gelince
- pay a due
- ödeme, bitiş
- be due
- -in verilmesi/ödenmesi gerekmek/lazım olmak: When is this note due? Bu senedin
- be due
- to -den kaynaklanmak/ileri gelmek, -e borçlu olmak
- dues
- {i} resim
- dues
- {i} ücret
Ücretlerini ödememiş olanların dersin sonunda beni görmeleri isteniyor.
- Those who have not paid their dues are asked to see me at the end of class.
- dues
- {i} vergi