Yaşlı adam kalbi için güçlü ilaçlar alıyor.
- The elderly man takes strong drugs for his heart.
Hastalıklarla mücadele etmek için doktorlar ilaçlar öneriyor.
- Doctors suggest drugs to fight diseases.
En yakın eczane nerede?
- Where is the nearest drugstore?
En yakın eczane nerede?
- Where's the closest drug store?
Tom uyuşturucu kullanmaz.
- Tom doesn't do drugs.
Ben, yakalanmadan önce Tom'un yıllardır Amerika'ya uyuşturucu ticareti yaptığını duydum.
- I heard that Tom had been smuggling drugs into America for years before he got caught.
Leyla bir uyuşturucu nedeniyle hapisteydi.
- Layla was in prison for a drug crime.
Mahkûm uyuşturucu satıcısı ölüm cezasını ömür boyu hapis cezasına düşürtmek için yetkililere boyun eğmeye istekliydi.
- The convicted drug dealer was willing to comply with the authorities to have his death sentence reduced to a life sentence.
Gemi özenle arandı ama hiçbir uyuşturucu maddesi bulunmadı.
- The ship was searched thoroughly, but no illegal drugs were found.
Onlar onun bagajında uyuşturucu madde buldu.
- They found drugs in his luggage.
Fadıl, Leyla'yı uyuşturmak için güçlü bir sakinleştirici kullandı.
- Fadil used a powerful sedative to drug Layla.
You look like someone drug you behind a horse for half a mile.
We were somewhere around Barstow on the edge of the desert when the drugs began to take hold.
She suddenly felt strange, and only then realized she'd been drugged.
The revenues from both brand-name drugs and generic drugs have increased.