-O reklam güçlü bir izlenim bırakıyor-Özellikle müzik.O, kafanın içinde kalıyor.
- That commercial makes a strong impression - especially the music. It stays in your head.
O, banka yöneticisinde olumlu bir izlenim bıraktı.
- He made a favorable impression on his bank manager.
İzlenimin nedir, doktor?
- What's your impression, doctor?
Sana o izlenimi vermeyi kastetmemiştim.
- I didn't mean to give you that impression.
Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.
- Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.
Tom Mary'yi epeyce etkiledi.
- Tom made quite an impression on Mary.
Doğruyu söylemediğin kanısındayım.
- I get the impression that you aren't telling the truth.