Mary küpelerini çıkardı ve onları şifoniyerinin üstündeki mücevher kutusuna koydu.
- Mary took her earrings off and put them in the jewelry box on her dresser.
Bu şifoniyer çok yer kaplar.
- This dresser takes up too much room.
Tom konsolda Mary'nin bir fotoğrafını gördü.
- Tom saw a photo of Mary on the dresser.
Anahtarlar şapkamın yanındaki konsolda.
- The keys are on the dresser next to my hat.
Tom anahtarlarını üst şifonyer çekmecesine koydu.
- Tom put his keys in the top dresser drawer.
Tom şifonyerin arkasında saklı bir şey buldu.
- Tom found something hidden behind the dresser.
On the very day that I had come to this conclusion, I was standing at the Criterion Bar, when someone tapped me on the shoulder, and turning round I recognized young Stamford, who had been a dresser under me at Bart's.