Büyük oğlu mirasını ikiye katlamayı başardı
- The oldest son succeeded in doubling his inheritance.
Büyük oğul mirası iki katına çıkarmayı başardı.
- The older son succeeded in doubling his inheritance.
Büyük oğlu mirasını ikiye katlamayı başardı
- The oldest son succeeded in doubling his inheritance.
Müsait olan tek oda bir çift kişilik.
- The only room available is a double.
Çifte park etmişsiniz.
- You're double-parked.
İki kişilik bir odan var mı?
- Do you have a double room?
Mevcut tek oda iki kişiliktir.
- The only room available is a double.
Gelecek yıl için bütçemizi ikiye katlamak zorunda kalacağız.
- We'll have to double our budget for next year.
Altın parçalarını ikiye katlamak istiyor musun? Ne demek istiyorsun?
- Do you want to double your gold pieces? What do you mean?
Tom duble bir çizburger yedi.
- Tom ate a double cheeseburger.
Garson, bana bir duble getir.
- Waiter, bring me a double.
Kesinlikle çifte bir standart var.
- There's definitely a double standard.
Bir çifte standart var.
- There's a double standard.
O miktarın iki katını yemeliler.
- They need to eat double that amount.
Onun geliri, emekli olduktan sonra iki katına çıktı.
- His revenue doubled after retirement.
Gelecek yıl için bütçemizi ikiye katlamak zorunda kalacağız.
- We'll have to double our budget for next year.
Şansımız varsa paramızı ikiye katlarız.
- If we're lucky, we'll double our money.
İkizler eğlenceyi ikiye katlıyor.
- Twins double the fun.
O miktarın iki katını yemeliler.
- They need to eat double that amount.
Onun geliri, emekli olduktan sonra iki katına çıktı.
- His revenue doubled after retirement.
Tom'un bir yıl içinde yatırımını iki katına çıkardı.
- Tom doubled his investment in a year.
Tarifeyi iki katına çıkarmamalıydım.
- I shouldn't have doubled the recipe.
Sen iki yüzlüsün ve bu problem.
- You are double-faced and this is the problem.
Londra'yı ziyaret ettiğimizde kent genelinde çift katlı bir otobüse bindik.
- When we visited London, we rode a double-decker bus across the city.
İkizler eğlenceyi ikiye katlıyor.
- Twins double the fun.
Gelecek yıl için bütçemizi ikiye katlamak zorunda kalacağız.
- We'll have to double our budget for next year.
Altın parçalarını ikiye katlamak istiyor musun? Ne demek istiyorsun?
- Do you want to double your gold pieces? What do you mean?
O miktarın iki katını yemeliler.
- They need to eat double that amount.
Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.
- The number of employees doubled in ten years.
Mevcut tek oda iki kişiliktir.
- The only room available is a double.
Onun geliri, emekli olduktan sonra iki katına çıktı.
- His revenue doubled after retirement.
2020 yılına kadar şehrimizin nüfusu ikiye katlanmış olacak.
- By the year 2020, the population of our city will have doubled.
Dünya nüfusu o kadar hızlı bir şekilde artıyor ki, kırk yıl içerisinde ikiye katlanmış olacak.
- The population of the world is increasing so rapidly that it will be doubled within forty years.
Tom'la teniste çiftli oyun oynamaktan hoşlanıyorum.
- I enjoy playing doubles with Tom.
Müsait olan tek oda bir çift kişilik.
- The only room available is a double.
Bu kelimenin bir çift anlamı var.
- This word has a double meaning.
Buradan koşar adım çıkın.
- Get out of here on the double.
Sami ikili bir hayat yaşıyordu.
- Sami was living a double life.
Çevirmenin ikili bir görevi vardır.
- The interpreter has a double role.
On second thought, make that a double.
He's my double cousin as my mother's sister married my father's brother.
The sin() function returns a double.
though the island itself was not very large...I found a great ledge of rocks lie out about two leagues into the sea...so that I was obliged to go a great way out to sea to double the point.
Our earnings have doubled in the last year.
a double meaning.
To make a pleat, double the material at the waist.
Sorry, this store does not double coupons.
... guess. So our doubling times went from 1,600 years ...
... in one decade and then doubling in the next decade. It means that with a 70-year lifespan, ...