dost teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- friend
True friendship is priceless.
- Gerçek dostluğun bedeli yoktur.
True friendship is priceless.
- Gerçek dostluk bedelsizdir.
- comrade
You will never get far without the co-operation, confidence and comradeship of other men and women.
- Diğer erkeklerin ve kadınların iş birliği, güveni ve dostluğu olmadan, asla ileri gidemezsin.
- ally
Mary wants an ally to help her succeed.
- Mary başarılı olmasına yardım etmek için bir dost istiyor.
I want to be your ally, not your enemy.
- Ben senin düşmanın değil, dostun olmak istiyorum.
- chum
- amigo
- brother
- pard
- connexion
- lover; mistress
- friend, fellow, pal; lover, mistress, steady; friendly
- lover
The French are better lovers than the Germans.
- Fransızlar Almanlardan daha iyi dostlar.
- associate
- pal
They were talking together like old pals.
- Onlar eski dostlar gibi birbiriyle konuşuyorlardı.
Look in the mirror, pal.
- Aynaya bir bak dostum.
- friend; comrade, confidant, intimate
- connection
- forthcoming
- bean
- crony
- bedfellow
- fellow
Sami hanged out with his fellow fire fighters.
- Sami dostu olan itfaiyecilerle takılıyordu.
- mistress
- company
Tom is my ally at the company.
- Tom şirkette benim dostumdur.
- friendly
We had a friendly talk with the gentleman.
- Beyefendi ile dostça bir konuşma yaptık.
Ken appears to be a friendly person.
- Ken dost canlısı bir kişi olarak görünüyor.
- paramour
- mate
You look exhausted, mate. I think you need to take a break from writing.
- Yorgun görünüyorsun dostum. Bence senin yazmaya ara vermen gerekiyor.
Kokkinakis banged your girlfriend. Sorry to tell you that, mate.
- Kokkinakis kız arkadaşını vurdu. Bunu sana söylediğim için üzgünüm dostum.
- steady
- friendly to
- dost olmak
- to become friends
- dost ateşi
- (Askeri) friendly fire
- dost edinmek
- make friends
- dost kalalım
- let us part friends
- dost kazanmak
- (deyim) make friends
- dost olarak ayrılalım
- let us part friends
- dost olmak
- fraternise
- dost tecavüzü
- (Kanun) date rape
- dost tutmak
- make friends
- dost uçağı
- (Askeri) faker
- dost düşman
- everybody
- dost acı söyler
- (deyim) be cruel to be kind
- dost acı söyler/sözü acıdır
- (Atasözü) A friend will tell you about your faults in order to help you
- dost ateşi tehlikesi içeren bölge
- (Askeri) friendly weapon danger area
- dost avcı uçakları
- (Askeri) chicks
- dost ayrılmak
- part friends
- dost başa, düşman ayağa bakar
- (Atasözü) People who don't know you judge you by your appearance
- dost bilmek
- regard someone as friend
- dost birlik esas bilgi unsurları
- (Askeri) essential elements of friendly information
- dost birlikleri ileri hattı
- (Askeri) forward line of own troops
- dost birlikleri komuta eden subay
- (Askeri) commanding officer of troops
- dost canlısı
- hail fellow well met
- dost canlısı kimse
- hail fellow well met
- dost edinmek
- 1. to make friends. 2. to make friends with. 3. to take a lover or a mistress
- dost hayatı
- (Kanun) illicit cohabitation
- dost hayatı yaşama
- (Kanun) living in adultery
- dost hayatı yaşamak
- live in sin
- dost hayatı yaşamak
- (Konuşma Dili) bit on the side
- dost kara günde belli olur
- a friend in need is a friend indeed
- dost kara günde belli olur
- (Atasözü) When you are in trouble you find out who your friends are
- dost kazığı
- cheating a friend
- dost kazığı
- (Konuşma Dili) 1. being cheated by a friend. 2. cheating a friend
- dost kuvvet
- (Askeri) friendly force
- dost kuvvetleri vurmayı önleyen tanıma cihazı
- (Askeri) anti-fratricide identification device
- dost kuvvetlerin ileri hattı
- (Askeri) forward line of own troops
- dost muyuz düşman mıyız
- are we friends or enemies
- dost olma
- fraternization
- dost olmak
- make friends
- dost olmak
- fraternize
- dost olmak
- to make friends
- dost olmak
- cotton
- dost olmak
- make friends with
- dost tutmak
- 1. to make friends. 2. to take a mistress or a lover
- dost uçak
- (Havacılık) friendly aircraft
- dost ve müttefik ülke
- (Askeri) friendly and allied nation
- dost, düşman tanıma sistemi
- (Askeri) identification, friend or foe
- dost, düşman, tarafsız tanıma sistemi
- (Askeri) identification, friend, foe, or neutral
- dost-düşman tanıma sistemi
- (Askeri) identification friend-or-foe
- dost/akraba ile ye, iç, alışveriş etme
- (Atasözü) Don't mix business with friendship
- dost/düşman tanıma / seçmeli tanıma özelliği
- (Askeri) identification, friend or foe/selective identification feature
- canciğer dost
- close friend
- eş dost
- acquaintances
We're not friends. We're acquaintances.
- Biz arkadaş değiliz. Biz eş dostuz.
- samimi dost
- intimate
- dostlar
- kith
- canciğer dost
- chum
- iyi dost kara günde belli olur
- (Atasözü) A friend in need is a friend indeed
- canciğer dost
- alter ego
- canciğer dost
- bosom friend
- düğün pilavıyla dost ağırlamak
- to take credit for what has been done by others
- eski dost
- old friend
Tom said you're old friends.
- Tom sizin eski dost olduğunuzu söyledi.
The good old friends will stand by your side.
- İyi eski dostlar yanınızda duracaktır.
- eski dost
- old bean
- eski dost
- old boy
- eski dost
- old crony
- eş dost
- friends and acquaintances
- eş dost
- kith and kin
- gerçek dost
- fast friend
- gerçek dost
- true friend
- iyi dost
- brick
- iyi dost kara günde belli olur
- (Atasözü) It's when you're in trouble that you learn who your real friends are
- kusursuz dost arayan dostsuz kalır
- (Atasözü) A person who looks for perfection in his friends ends up friendless
- olumlu dost tanımlama
- (Askeri) positive friendly identification
- samimi dost
- bosom friend
- samimi dost
- hail fellow well met
- samimi dost
- hail fellow
- sıkı dost
- fast friend
- sıkı fıkı dost
- buddy buddy
- vazife, düşman, dost kuvvetler, arazi, hava ve mevcut zaman
- (Askeri) mission, enemy, terrain and weather, troops and support available-time available
- yakın dost
- familiar
- yeniden dost olma
- rapprochement