donmak

listen to the pronunciation of donmak
Türkçe - İngilizce
freeze
perish
to freeze, remain motionless. donup kalmak to be petrified with astonishment or fear
to set, harden, solidify
to feel very cold, freeze
to freeze; (çimento) to set, to bind; to curdle
(beton) bind
chill
congeal
ice
curdle
set
freeze up
frot
petrify
frost
jell
concrete
donma
{s} freezing

What's the freezing point of water? - Suyun donma noktası nedir?

The temperature is above freezing today. - Bugün sıcaklık donma noktasının üzerinde.

don
frost

Floods, violent wind storms, droughts, killing frosts, and the problems of air pollution have all, on occasion, influenced modern society. - Seller, şiddetli rüzgar fırtınaları, kuraklıklar, öldürücü donlar ve hava kirliliği sorunları hepsi,ara sıra, modern toplumu etkilenmiştir.

The frost killed all the flowers. - Don bütün çiçekleri öldürdü.

don
drawers
don
{i} freeze

Tom finished eating all the ice cream that was in the freezer. - Tom dondurucudaki dondurmayı tamamen bitirdi.

Please freeze the fish and meat. - Lütfen, balık ve eti dondurunuz.

donma
freeze

With this jacket you will not freeze. - Bu ceketle donmayacaksın.

donma
frozen
donma
(İnşaat) set
donma
(Otomotiv) seize
don
froze

I hung the laundry out to dry last night and by morning it had frozen hard as a rock. - Dün gece kurutmak için çamaşırı dışarı astım ve sabaha kadar kaya gibi donmuştu.

The milk froze and became solid. - Süt dondu ve katılaştı.

don
underpants
don
dress
don
brief
don
{f} frozen

The bones remained frozen in the ice. - Kemikler buzda donmuş olarak kaldı.

We were nearly frozen to death. - Neredeyse donarak ölüyorduk.

donma
gelidity
don
{f} freezing

The match had to be called off because of the freezing weather. - Dondurucu hava nedeniyle maç iptal edilmek zorunda kaldı.

A freezing beggar was brought into the hospital for treatment. However, he didn't have even one cent with which to settle the bill. - Donan bir dilenci tedavi için hastaneye getirildi. Fakat faturayı ödemek için bir senti bile yoktu.

don
freezed

It should be freezed! - Dondurulması gerekir.

don
briefs
don
frostiness
don
underpants, pants, briefs; (at) coat, colour; clothes, dress
don
glazed frost
donma
congealment
donma
hardening
donma
frostbite

If you go out in weather like this, you risk frostbite. - Böyle bir havada dışarı çıkarsan donma riski geçirirsin.

I think I have frostbite. - Donmam olduğunu düşünüyorum.

donma
congelation
donma
gelation
donma
frot
kanı donmak
to be shocked, to be petrified
kanı donmak
to be shocked, be horrified
soğuktan donmak
to be frozen to death
takır takır donmak
to freeze solid, be frozen as hard as a rock
tekrar donmak
regelate
şap gibi kalmak/donmak
to be dumbfounded
İngilizce - İngilizce

donmak teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

Don
River in European Russia, flowing 1200 mile to the Sea of Azov. Called Tanais in classical sources
Don
River in Scotland, flowing 62 mile to the North Sea
don
{n} a Spanish title for a gentleman
don
{v} to put on, invest with, dress
Don
River in Scotland, flowing 62 mi to the North Sea
Don
A diminutive of the male given name Donald or Gordon
Don
River in European Russia, flowing 1200 mi to the Sea of Azov
Dôn
In Welsh mythology, a mother-goddess, the counterpart of the Irish Danu. According to the Mabinogion, she was the sister of the magician-king Math and the mother of Gwydion (a master of magic and poetry) and Arianrhod, who was in turn the mother of Dylan (presumed to be a sea god) and Lleu Llaw Gyffes (probably the Welsh form of Lugus)
don
City of Seattle Department of Neighborhoods
don
Celtic goddess; mother of Gwydion and Arianrhod; corresponds to Irish Danu
don
A Mafia boss
don
Sir; Mr; Signior; a title in Spain, formerly given to noblemen and gentlemen only, but now common to all classes
don
A university professor, particularly one at Oxford or Cambridge
don
> a good friend (male) - also a sign of respect
don
the recognized Boss of a Sicilian-dominated Crime Family
don
A don is a lecturer at Oxford or Cambridge University in England. Lecturers from any university are sometimes referred to as dons. donned donning to put on a hat, coat etc. Bradman Don Buell Don Carlos DeLillo Don Don Juan Don Pacifico Affair Don River McNeill Don Rostov on Don Don Luchino Visconti count di Modrone
don
Director of Nurses, not required for ALF
don
To put on (clothes)
don
put clothing on one's body; "What should I wear today?"; "He put on his best suit for the wedding"; "The princess donned a long blue dress"; "The queen assumed the stately robes"; "He got into his jeans"
don
Director of Nursing
don
An Oxford academic See also Fellow [Oxford]
don
a Spanish title of respect for a gentleman or nobleman
don
A grand personage, or one making pretension to consequence; especially, the head of a college, or one of the fellows at the English universities
don
A sound effect that is used most often in this series Usually, this sound effect is used when someone is being shoved from the back, cannons are being fired, or doors are being pounded upon, but in One Piece, it is used more as a fanfare to something the author wants to point out or emphasize
don
(Under pants) Underwear with a variety of different fly cuts, extending to the knees or ankles Those which extend to the knees, the part from the bottom edges to the hips is ornemanted either by thick borders or sprinkled motifs Beside these, there are other types in which only the bottom edge the sides are ornamented
don
a European river in southwestern Russia; flows into the Sea of Azov
don
{f} put on clothing, wear, cover oneself
don
a European river in southwestern Russia; flows into the Sea of Azov Celtic goddess; mother of Gwydion and Arianrhod; corresponds to Irish Danu a Spanish title of respect for a gentleman or nobleman the head of an organized crime family
don
Sir (if capitalized)
don
the head of an organized crime family
don
anomolous v trans and intrans , perform, act, do, come to pass, put to use
don
If you don clothing, you put it on. The crowd threw petrol bombs at the police, who responded by donning riot gear
don
To put on; to dress in; to invest one's self with
don
teacher at a university of college (especially at Cambridge or Oxford)
don
{i} title of courtesy used when addressing a man (Spanish); Spanish nobleman or gentleman; head or fellow of a university (British)
don
- ten
don
ten

Don't keep me on tenterhooks! - Don't keep me in suspense!

Türkçe - Türkçe
Kimyasal bir etki ile katılaşmak
Beklenmedik bir durum karşısında birden hareketsiz kalmak
Gelişmemek, yeniliklere açık olmamak
Bitki soğuktan zarar görmek, yararlanılmaz duruma gelmek
Beklenmedik bir durum karşısında birden hareketsiz kalmak: "Salonun içinde kimse kımıldayamadı
Taş kesildi."- Ö. Seyfettin
Çok üşümek
Canlılar yaşamını yitirmek, soğuktan ölmek: "Donmak üzere olan insanların tatlılığını içimde duymaya başladım."- S. F. Abasıyanık. Çok üşümek
Soğuktan zarar görmek; yararlanılmaz duruma gelmek
Hepsi olduğu yerde dondu
Eriyik durumda bulunan bir metal katı duruma geçmek
Gelişmemek, yeniliklere açık olmamak: "Bütün kafaların donmuş, taşlaşmış olmasını istiyorlar."- Ç. Altan
Yaşamını yitirmek, soğuktan ölmek
Soğuğun etkisiyle katı duruma gelmek, buz tutmak
(Osmanlı Dönemi) CÜMÛS
(Osmanlı Dönemi) CEMD
donma
çok üşüme
Don
(Osmanlı Dönemi) HUBNE
don
Rusya'nın başlıca nehirlerinden birisi
don
Vücudun belden aşağısına giyilen uzun veya kısa iç giysisi, külot
don
At tüyünün rengi
don
At kılının rengi
don
Giysi
don
Hava sıcaklığının sıfırdan aşağı düşmesiyle suların buz tutması
donma
Donmak işi
İngilizce - Türkçe

donmak teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

don
giymek

Neden partide giymek için kendine güzel bir şey almaya gitmiyorsun? - Why don't you go buy yourself something pretty to wear to the party?

Ayakkabıyı çorap olmadan giymek hoşuma gidiyor. - I don't like to wear shoes without socks.

don
{i} uzman

Neden Tom'un bu mesele ile ilgilenmesine izin vermiyoruz? Nede olsa, o uzman, değil mi? - Why don't we let Tom handle this matter? After all, he's the expert, right?

Uzman olması gereken biri için çok şey biliyor gibi görünmüyorsun. - For someone who's supposed to be an expert, you don't seem to know much.

don
bey

Ev ödevimi yaptıktan sonra ,televizyonda beyzbol oyununu izledim. - Having done my homework, I watched the baseball game on television.

Koltuğunu neden şu yaşlı beyefendiye vermiyorsun? - Why don't you give your seat to that old gentleman?

don
Beyefendi

Niçin bir beyefendi gibi davranmaya çalışmıyorsun? - Why don't you try to behave like a gentleman?

Koltuğunu neden şu yaşlı beyefendiye vermiyorsun? - Why don't you give your seat to that old gentleman?

don
(İspanya'da) Bay
don
öğretmen

Öğretmenine soru sormaya çekinme. - Don't hesitate to ask your teacher a question.

Öğretmenler bir sürü tavsiye vermelerine rağmen, öğrenciler her zaman onu almazlar. - Although teachers give a lot of advice, students don't always take it.

don
(İngiltere'de) birdemde öğretim görevlisi
DON
(Askeri) Deniz Kuvvetleri Bakanlığı (Department of the Navy)
Don
Don nehri
don
{f} giydirmek
don
{i} İspanyol efendisi
don
{i} öğretim görevlisi
don
ıspanyol efendisi
donmak