O, bir silah olmadan yapmak zorunda kalacak.
- He'll have to do without a gun.
Tom benimle herhangi bir şey yapmak istiyormuş gibi görünmüyor.
- Tom doesn't seem to want to have anything to do with me.
Sahip olduklarımızla yetinmek zorunda kalacağız.
- You will have to make do with what we have.
Sahip olduklarınla yetinmek zorundasın.
- You have to make do with what you've got.
... gone and done with. ...
... say once you've served your time, you're done with your prison sentence, with probation, ...