Select Keyboard: Türkçe ▾ X
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Don't speak with your mouth full.
- Ağzın doluyken konuşma.
Don't talk with your mouth full.
- Ağzın doluyken konuşma.
Have you ever seen it hail?
- Hiç dolu yağdığını gördün mü?
The hail cracked the window.
- Dolu pencereyi çatlattı.
The train was crowded with people.
- Tren insanlarla doluydu.
The street was crowded with cars.
- Cadde arabalarla doluydu.
All the apartments are occupied.
- Tüm apartmanlar doludur.
The annals of sports are replete with the names of great black athletes.
- Spor yıllıkları, büyük siyah sporcuların isimleriyle doludur.
Tom checked to see if his gun was loaded.
- Tom silahının dolu olup olmadığını anlamak için kontrol etti.
Tom was so loaded with work that he would forget to eat.
- Tom işle o kadar doluydu ki yemek yemeyi unutacaktı.
The bus was filled to capacity.
- Otobüs tam kapasite doluydu.
The hall was filled to capacity.
- Salon tam kapasite doluydu.
The pond was alive with various tiny fishes.
- Gölet çeşitli küçük balıklarla doluydu.
The place was alive with creative young people.
- Yer yaratıcı genç insanlarla hayat doluydu.
The bus was filled to capacity.
- Otobüs tam kapasite doluydu.
The park is filled with children.
- Park çocuklarla doludur.
The street was teeming with people.
- Sokak insanlarla doluydu.