When Mary went to cook dinner, she found that her potatoes had sprouted in the cupboard.
- Mary akşam yemeği pişirmeye gittiğinde, dolaptaki patateslerinin çimlenmiş olduğunun farkına vardı.
Is it a cupboard? Replied Pip.
- ''O bir dolap mı?'', yanıtladı Pip.
The keys are in the wardrobe.
- Anahtarlar dolaptadır.
In the wardrobe, there is... I'm not saying what's in the wardrobe; that is remaining my great secret.
- Dolapta, vardır...Dolapta ne olduğunu söylemiyorum; o benim büyük sırrımdan arta kalandır.
Tom took two wine glasses out of the cabinet.
- Tom dolaptan iki şarap bardağı çıkardı.
Tom took a cup out of the cabinet.
- Tom dolaptan bir fincan çıkardı.
Tom took one of the shirts out of the closet and put it on.
- Tom gömleklerinden birini dolaptan çıkardı ve onu giydi.
Mary pulled the ironing board out of the closet and unfolded it, setting it up beside the window.
- Mary dolaptan ütü masasını çıkardı ve onu açtı, pencerenin yanına yerleştirdi.
Who were you with on the Ferris wheel?
- Dönme dolapta kimle birlikteydin?
The first Ferris wheel was built in 1893 in Chicago.
- İlk dönme dolap 1893 yılında Chicago'da inşa edildi.
I drank some of the milk and kept the rest in the refrigerator.
- Sütün birazını içtim ve geriye kalanını dolapta tuttum.
There is some milk in the fridge.
- Dolapta biraz süt var.
I wonder what's left in the fridge.
- Dolapta ne kaldığını merak ediyorum.
He is up to some monkey business.
- O, bir dolap çeviriyor.
Tom suspects that Mary and I are plotting something.
- Tom, Meryem ile benim bir dolap çevirdiğimizden şüpheleniyor.
Tom schemed to destroy the project.
- Tom projeyi yok etmek için bir dolap çevirdi.
Tom slammed the locker door shut.
- Tom dolap kapısını çarparak kapattı.
The lockers are the property of the school and may be searched without cause.
- Dolaplar okulun malıdır ve sebepsiz aranabilir.
The first Ferris wheel was built in 1893 in Chicago.
- İlk dönme dolap 1893 yılında Chicago'da inşa edildi.
The Ferris wheel is my favorite.
- Dönme dolap benim favorimdir.