dolaşmak

listen to the pronunciation of dolaşmak
Türkçe - İngilizce
walk

He likes to walk about in the park. - Parkta dolaşmaktan hoşlanıyor.

walk around
take a walk
walk about

He likes to walk about in the park. - Parkta dolaşmaktan hoşlanıyor.

go for a walk
go around

Don't worry. There'll be plenty to go around. - Merak etmeyin. Dolaşmak için çok yer olacak.

go about
air oneself
hike
to walk around, wander, stroll
to walk around, to stroll, to ramble, to tour, to wander; to get about, to get around; to go the long way around; to tangle; (kan, vb.) to flow; (söylenti) to go around, to be afloat; to circulate
(for hair, thread) to get tangled
itinerate
knot
float
look round
(for rumor, news) to circulate
circulate
browse around
go on a jaunt
to take an indirect route, go the long way around
mat
(ip vb.) kink
go for a jaunt
(for a road) to be indirect
mosey
(söylenti) be afloat
circuit
jaunt
to wander around (a place)
flow
become tangled
get

I don't want to get in anybody's way. - Ayak altında dolaşmak istemiyorum.

It was almost impossible to get around on that street. - O caddede dolaşmak neredeyse olanaksızdı.

{f} stray
{f} travel

I want to take a year off and travel around the world. - Bir yıl izin almak ve dünyayı dolaşmak istiyorum.

Tom wants to travel around Europe. - Tom, Avrupa'da dolaşmak istiyor.

wind
roll
foul
cruise
tramp
roam around
stroll around
loiter
parade around
prowl
(Askeri) cruise along
round

There's enough food to go round. - Dolaşmak için yeterli yiyecek var.

range through
tour
ramble on
ramble
stroll
get around

It was almost impossible to get around on that street. - O caddede dolaşmak neredeyse olanaksızdı.

peregrinate
enwind
stir about
fetch a compass
kick around
get about
range over
{f} perambulate
wander around
{f} rove
take a stroll
bat around
{f} range
tangle
go for a stroll
dolaşmak işi
To work around
aylak aylak dolaşmak
hang around
aylak aylak dolaşmak
bum around
boş boş dolaşmak
ramble
dolaşma
{i} ride
etrafını dolaşmak
to round
dolaşma
{i} implication
birbirine dolaşmak
mat
dolaşma
foul
dolaşma
cruise
elden ele dolaşmak
(Dilbilim) go around
birbirine dolaşmak
interwind
dolaş
circulate

He circulated from table to table at the reception. - Kabulde masadan masaya dolaştı.

A rumor circulated through the city. - Şehirde bir söylenti dolaşıyordu.

dolaş
got about
dolaş
cruise along
dolaş
{f} stroll

I was strolling down the avenue. - Sokakta dolaşıyordum.

I strolled along the streets to kill time. - Zaman geçirmek için caddelerde dolaştım.

dolaş
take trips
dolaş
divagate
dolaş
get about
dolaş
{f} cruise

Tom cruised down Park Street in his new sports car. - Tom yeni spor arabasıyla Park Caddesinde dolaştı.

dolaşma
sally
dolaşma
ambulation
dolaşma
circulation
dolaşma
circuit
dolaşma
itinerancy
dolaşma
{i} straying
dolaşma
peregrination
dolaşma
ramble
dolaşma
roam

My cat likes to roam at night. - Kedim geceleri dolaşmaktan hoşlanır.

I like to roam about the fields. - Meralarda dolaşmayı severim.

dönüp dolaşmak
To turn around
internette dolaşmak
Surf on the internet
aptal aptal dolaşmak
mooch
arabayla dolaşmak
roll
arkasında dolaşmak/gezmek
to pester (someone) about doing something, at every opportunity to urge (someone) to do something
avare dolaşmak
to saunter, to meander, to rove
avare dolaşmak
to wander around idly, rove idly
ayakaltında dolaşmak
to get under foot, be in the way
ayakaltında dolaşmak
to get in sb's way
ayakları birbirine dolaşmak
to stumble over one's own feet
ayakları dolaşmak
to trip on one's feet, get one's feet tangled up
ayakı dolaşmak
1. to trip over one's own feet. 2. to get flustered and do something wrong
ayakına dolanmak/dolaşmak
1. to crowd around and create confusion. 2. to obstruct. 3. to boomerang, recoil on oneself
ayağına dolaşmak
to encumber
aylak aylak dolaşmak
slope around
aylak aylak dolaşmak
slop around
aylak aylak dolaşmak
saunter
aylak aylak dolaşmak
idle about
aylak aylak dolaşmak
roam about
aylak aylak dolaşmak
fool around
aylak aylak dolaşmak
to lounge, to loaf, to wander, to gad about around
aylak aylak dolaşmak
fool about
aylak aylak dolaşmak
hang about
aylak aylak dolaşmak
bum
ayılmak için dolaşmak
walk off too much drink
ağızdan ağıza dolaşmak
to go the rounds
başıboş dolaşmak
rove
başıboş dolaşmak
to gad about/around, to wander around
başıboş dolaşmak
loaf about
başıboş dolaşmak
divagate
başıboş dolaşmak
stray
başıboş dolaşmak
roam about
başıboş dolaşmak
rove about
başıboş dolaşmak
loaf around
başıboş dolaşmak
wander about
başıboş dolaşmak
loaf
birbirine dolaşmak
intertwine
boş boş dolaşmak
wander about
boş boş dolaşmak
trapse
boş boş dolaşmak
traipse
boş boş dolaşmak
maunder
boş boş dolaşmak
meander
boş boş dolaşmak
screw around
dalgın dalgın dolaşmak
moon
dilden dile dolaşmak
to be talked about, to become notorious
dili dolaşmak
to splutter, to mumble
dillerde dolaşmak
to be in the limelight
diyar diyar dolaşmak
to kick around
dolaşma
going around
dolaşma
kink
dolaşma
perambulation
dolaşma
winding
dolaşma
navigation
dolaşma
walkabout
dolaşma
excursiveness
dolaşma
wanderings
dükkânları dolaşmak
go shopping
dükkânları dolaşmak
shop around
dünyayı dolaşmak
to globetrot
elden ele dolaşmak
to change hands many times
eli ayağı dolaşmak
to be at one's wits end
eteki ayağına dolaşmak
to be clumsy because of excitement
eteği ayağına dolaşmak
to get in a tizzy
etrafında dolaşmak
go around
etrafında dolaşmak
go round
etrafında dolaşmak
stick around
etrafını dolaşmak
(gemi) circumnavigate
etrafını dolaşmak
circle
etrafını dolaşmak
round
etrafını dolaşmak
walk around
etrafını dolaşmak
circumambulate
fakir semtleri hayır için dolaşmak
slum
fakir semtleri hayır için dolaşmak
go slumming
gecekondu mahallesini dolaşmak
go slumming
gemi ile dolaşmak
cruise
gemiyle etrafını dolaşmak
(Askeri) circumnavigate
gemiyle etrafını dolaşmak
(Askeri) circumnavigation
gemiyle çevresini dolaşmak
circumnavigate
hava atmak için dolaşmak
parade
haymana beygiri gibi dolaşmak
to wander about aimlessly, trifle about, idle about
iniş izni beklerken havada dolaşmak
stooge around
itle/köpekle dalaşmaktan çalıyı dolaşmak yeğdir
(Atasözü) It's better to inconvenience oneself than to have a confrontation with a nasty person
içeriyi dolaşmak
wander in
işsiz güçsüz dolaşmak
gallivant around
kapı kapı dolaşmak
to go from door to door
kapı kapı dolaşmak
1. to visit many people. 2. to go from office to office (trying to get one's business done)
keyifle dolaşmak
tootle
kucaktan kucağa dolaşmak/gezmek
(for a woman) to have a succession of lovers; to be promiscuous
kurt gibi sessizce dolaşmak
pad along
köpekle dalaşmaktan çalıyı dolaşmak yeğdir/e dalanmaktan çalıyı dolanmak yeğdir
(Atasözü) It is worth doing whatever is necessary to avoid a confrontation with a nasty person
o kapı/mahalle senin, bu kapı/mahalle benim dolaşmak
to wander around everywhere
ortalıkta dolaşmak
(söz) be afloat
peşinde dolaşmak
to go around with sb
peşinde dolaşmak/gezmek
to follow (someone) around (in the hope of obtaining something from him)
rahatlamak için dolaşmak
walk off
sersem sersem dolaşmak
fart around
serserice dolaşmak
tramp
serserice dolaşmak
lallygag
sinsi sinsi dolaşmak
be on the prowl
sinsice dolaşmak
sneak about
sinsice dolaşmak
skulk
sinsice dolaşmak
prowl
sokak sokak dolaşmak
to walk the streets
söylentisi dolaşmak
be in the wind
tembel tembel dolaşmak
lounge about
yavaş yavaş dolaşmak
amble
yemeği sindirmek için dolaşmak
walk off a big meal
yükseklerde dolaşmak
to pursue the impossible, chase rainbows
yürüyerek dolaşmak
walk over
çarşafa dolaşmak
slang to bungle it, botch it, make a mess of it
çarşafa dolaşmak
to make a mess of it
çarşı pazar dolaşmak/gezmek
to have a look around the stores; to have a look around the stores and markets
çevresinde dönüp dolaşmak
centre [Brit.]
çevresinden dolaşmak
(gemi) circumnavigate
çevresini dolaşmak
to circle
çevresini dönüp dolaşmak
center
önünde ardında dolaşmak
to follow (someone) everywhere
üzerinde dolaşmak
(belâ vb) brood
üç aşağı beş yukarı dolaşmak
to pace or wander back and forth, pace or wander up and down. Ü
dolaşmak