When I was a kid, touching bugs didn't bother me a bit. Now I can hardly stand looking at pictures of them.
- Ben bir çocukken, böceklere dokunmak beni bir parça rahatsız etmezdi. Şimdi neredeyse onların resimlerine bakmaya katlanamıyorum.
I don't like her touching you.
- Onun sana dokunmasını sevmiyorum.
Don't touch my camera.
- Benim kamerama dokunmayın.
Don't touch me with your soapy hands.
- Sabunlu ellerinle bana dokunma.
Lips that touch liquor shall not touch mine.
- Liköre dokunan dudaklar benimkine dokunmayacaklar.
Tom didn't touch his lunch.
- Tom öğle yemeğine dokunmadı.
Today I feel higher than the mountains. Today I want to touch the sky.
- Bugün dağlardan daha yüksek hissediyorum. Bugün gökyüzüne dokunmak istiyorum.